Bir hafta aradan sonra yeniden Kore’ye dönelim ve kaldığımız yerden devam edelim. Kore turizmi genel olarak iç turizme hitap ettiğinden turistik ziyaretler açısından sürekli engellerle karşılaşmak olası demiştim. En basitinden İngilizce açıklama tabelalarının olmaması veya nereye nasıl gidersiniz, niye gitmeniz gerekir gibi soruların cevabını henüz Kore’ye gitmeden bulmuş olmanız lazım ki oraya gittiğiniz vakit kendinizi boşlukta hissetmeyin. Turla gidenler için bir şey diyemiyorum çünkü ben hiç turla seyahat etmediğimden olay o cenahta nasıl ilerliyor bilemiyorum. Belki Kore gibi ülkelerde daha sağlıklı da olabilir dipnot olarak vermek gerekirse.
Yemek konusuna gelelim; börtü böcek, kedi köpek ve garip gureba canlılar falan yenmiyor. Bana en sık gelen sorulardan biri bu olduğu için bu konuya açıklık getireyim diyorum. Gayet normal insan gibi yemek yeme opsiyonunuz var. En fazla yemeklerin görüntüsü sizi şüpheye düşürebilir ama bence gayet başarılı bir yemek kültürleri var. Hatta ve hatta yemek kültürü anlamında oldukça zenginler. “Türk mutfağı en iyisi” kalıbını bir kenara koyarsanız aç kalma ihtimaliniz yok. Sağdan soldan duyduğunuz lafları da dikkate almazsanız yediklerinizden de inanılmaz keyif alırsınız. Giderken yanınıza konserve zeytinyağlı dolma, ezine peyniri, ekmek falan gibi şeyler alma saçmalığına lütfen girmeyin, girecekseniz de oralara gitmek için o kadar masraf etmeyin. Çıkın bir köftecide bir porsiyon köftenizi, yanınıza ayranınızı söyleyin, bizim yemekler gibisi yok hiçbir yerde falan diye takılın. Ha gittiyseniz de mutlaka oraya özgü yemeklerin tadabildiğiniz kadarını tadın. Buradaki gibi her şehir köftesiyle, gözlemesiyle, tostuyla, kokoreçi ile meşhur olmadığından ve hatta hiçbir dükkan meşhur diye kapıyı açmadığından bayağı bayağı enteresan ve güzel tatları keşfedebiliyorsunuz. Deniz ürünleri ise apayrı bir sayfa. Bizim burada “Denizden babam çıksa yerim” diyenler var ya, alın götürün onları oraya ne diyeceklerini, ne yapacaklarını şaşırırlar. Busan şehrindeki balık çarşısı nasıl desem Şakir’in yerinden başlıyor, Necip Paşa Camisi’ne kadar gidiyor, oradan da stadyuma kadar geriye gidiyor. Varın büyüklüğünü siz düşünün. Ben herhalde anca %10’unu falan gezebilmişimdir. Denizden bu da mı çıkıyormuş diyeceğiniz hatırı sayılır derecede şey göreceğinize şimdiden garanti veririm. Çupra, sardalye, levrek harici balıklar da var yani şu denizlerde. Ahtapotlar, karidesler falan efsane; kabuklusu kabuksuzu envai çeşit değişik deniz ürünleri ile balık kültürü açısından mutlaka görülmesi gereken bir yer buralar.
Yemeğinizi yediniz, bir sigara içeyim dersiniz siz şimdi, demeyin. Sigara içmek gerçekten imkansıza yakın bir olay. Öyle masam dışarıda ne olacak ki yok. İçerisi, dışarısı fark etmiyor, sigara içemiyorsunuz. İlla içecekseniz o zaman sokak aralarında kuytu bir yer bulup gizli gizli içebilirsiniz ama o zaman da keyfi olmaz herhalde. Metro yakını bir yerdeyseniz metro girişlerinde klimalı sigara içme kabinleri var, oraları da kullanmanız ihtimal dahilinde ama daha çok havalimanındaki sigara içme kabinleri gibi düşünebilirsiniz buraları.
Hayat nasıl? Pahalı. Aslında bize göre pahalı. Ortalama bir porsiyon yemek içeriğine göre 8-13 USD arası değişiyor. Onlara göre pahalı değil tabi, asgari ücrete vurduğunuzda gayet makul ve her gece dışarıda yemek yiyelim deseniz katlanılabilir rakamlar bunlar. Ama iş bana gelince her alışveriş 200 TL’den kapıyı açıyor gibi bir durum var. Girdiniz bir cafeye, 1 kahve yanına ufak atıştırmalık bir şey aldınız; hop gitti 200 lira. Girdiniz bir lokantaya şöyle normal (bu arada porsiyonları çok büyük) bir yemek söylediniz; yine gitti 200 lira. Dediğim gibi her şey 200 liraya sabitlenmiş gibi hissettim bu son gidişimde. Bir önceki gidişimde her şey 50-60 lira kıvamındaydı. Ekonomimizi yönetenleri bol bol andım desem bu seyahatte yeridir. Ekonomi demişken gidiş geliş uçak bileti de oldukça güzel rakamlarda seyrediyor, son gittiğimde 1750 TL ödemiştim, şimdi ödediğim rakam 25.000 TL civarında oldu. Allah bereket versin, uçak biletine yatırım yapabilseydim zamanında şimdiye bildiğiniz para içinde yüzüyordum desem yeridir. Neyse Afrika ülkelerine vizesiz seyahat edebiliyoruz da bir parça insan teselli buluyor bu fiyat pahalılığı ortamında. Ekonomi eleştirimizi de araya sıkıştırdığımıza göre bu haftayı bu şekil bitirebilirim, haftaya ise Kore’ye birde gayrimenkul açısından bakayım diyorum.
Haftaya görüşmek üzere…
YAZARLAR
Yayınlanma: 06 Eylül 2022 - 09:26
Kore izlenimleri - 2
Bir hafta aradan sonra yeniden Kore’ye dönelim ve kaldığımız yerden devam edelim
YAZARLAR
06 Eylül 2022 - 09:26
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir