İnsanoğlu genelde çıkarcıdır ya, bana dokunmayan yılan bin yaşasın tutumuyla yaşayıp kendi dışındaki sorunları yok saymaya meyillidir. Belki de ilk defa herkesin sorunu aynı oldu. Bu bir çeşit kolektif bilinç oluşturur mu? Herkesin her yere bir kaç saatlik uçak uçuşu mesafesinde olduğu küresel Dünya küçülmüş, her yere erişilebilir hale gelinmişti. Mesafeler yeniden tanımlanıyor sanki. Şu pandemi krizi başlamadan hemen önce Dünya ekonomik kriz ile ve küresel göç sorunuyla boğuşuyordu. Avrupaya göç etmek, geleceklerini kurtarmak, insan gibi yaşamak hayalindeki bir çok mülteci sınırları aşındırıyor, askerle çatışıyor, kimileri bu uğurda ölümü göze alıyordu. Korkmuyor musunuz diye sorulduğunda biz savaşın içinden geliyoruz daha korkunç ne olabilir ki diye cevaplıyorlardı. Şu günlerde can pahasına göç edilmek istenen Avrupa ülkeleri halen revaçta mı merak ediyorum. Şu pandemi, zaten cefa çeken bir kesimle refah içinde yaşayan bir başka kesimi eşitledi gibi.
Herkesin mecburen evde kalmak durumunda olduğu şu günlerde gününü içe dönük tefekkürle geçirdiği düşünülmese de, gene de düşünce ve empati hayatında sıçrama yaşanacağa benziyor.
Bu naçizane çıkarımları bir kenara bırakacak olursam bir zamanlar epeyce yakın olduğumuz halde görüşmediğimiz dostlardan hasret kokan telefonlar alıyorum. Hepsi de sıkıntılı günler sona erdiğinde arayı kapatmak, kıymet bilmek konusunda hemfikir. Hakikaten bu dedikleri gibi mi olur yoksa her şey normale döndüğünde her şey gibi bu da raf ömrüne tabi olup rafa kaldırılıp unutulur gider mi bilinmez. Bir köpek maskeli halde( medikal maske) sahibi köpeğinin tasmasından tutmuş o da maskeli malum virüsten korunuyorlar. Adamın boynunda da bir tasma takılı. Adamın tasmasını da sahibi belli olmayan kocaman bir el tutuyor. Bu sahne The Ekonomist dergisinin geçen ayki kapak tasarımı yorumsuz olarak paylaşmak istedim. Ha! Sahi bir de yürük köylerinden, oralardaki çam sakızı, kekik, ot toplayıp sırtında bebeği olduğu halde dağ taş keçi otlatıp geçimini sağlayan yürük kadınlarından söz etmek istiyorum. Dünyayı sarsan ekonomi ve salgın krizi onları hiç mi hiç etkilemiyor. Ne dersiniz? Biz de böyle olalım demiyorum. Kaldı ki bu zaten imkansız. Lakin doğallık, üretme, doğanın huzurunu bozmama, doğayla uyum içinde yaşama ve kanaatkarlık hakkında bir şeyler yazmak istedim. “ Şu yaşadığımız pandemiyi yıllar önce yaşanan vebaya benzetmek, distopik senaryolar yazmak, toplumsal sorumluluk olmadığında ortaya çıkan düşüncelerdir. Felaket tellallığı bir çeşit terörizmdir. Sonuçta kötümserlik getirir. Kötümserlik de depresyon yaratır. Depresyon da bağışıklığın zayıflaması demek. Hastalığa yenik düşmemize yol açar.” Bu sözler ünlü psikolog yazar Gündüz Vassaf'a ait. Sonuna kadar katılıyorum. Moralinizi yüksek tuttuğunuzda şu malum salgınıyenmek için bir şey yaptığınızı bilin. Hoşça kalın.
Bu naçizane çıkarımları bir kenara bırakacak olursam bir zamanlar epeyce yakın olduğumuz halde görüşmediğimiz dostlardan hasret kokan telefonlar alıyorum. Hepsi de sıkıntılı günler sona erdiğinde arayı kapatmak, kıymet bilmek konusunda hemfikir. Hakikaten bu dedikleri gibi mi olur yoksa her şey normale döndüğünde her şey gibi bu da raf ömrüne tabi olup rafa kaldırılıp unutulur gider mi bilinmez. Bir köpek maskeli halde( medikal maske) sahibi köpeğinin tasmasından tutmuş o da maskeli malum virüsten korunuyorlar. Adamın boynunda da bir tasma takılı. Adamın tasmasını da sahibi belli olmayan kocaman bir el tutuyor. Bu sahne The Ekonomist dergisinin geçen ayki kapak tasarımı yorumsuz olarak paylaşmak istedim. Ha! Sahi bir de yürük köylerinden, oralardaki çam sakızı, kekik, ot toplayıp sırtında bebeği olduğu halde dağ taş keçi otlatıp geçimini sağlayan yürük kadınlarından söz etmek istiyorum. Dünyayı sarsan ekonomi ve salgın krizi onları hiç mi hiç etkilemiyor. Ne dersiniz? Biz de böyle olalım demiyorum. Kaldı ki bu zaten imkansız. Lakin doğallık, üretme, doğanın huzurunu bozmama, doğayla uyum içinde yaşama ve kanaatkarlık hakkında bir şeyler yazmak istedim. “ Şu yaşadığımız pandemiyi yıllar önce yaşanan vebaya benzetmek, distopik senaryolar yazmak, toplumsal sorumluluk olmadığında ortaya çıkan düşüncelerdir. Felaket tellallığı bir çeşit terörizmdir. Sonuçta kötümserlik getirir. Kötümserlik de depresyon yaratır. Depresyon da bağışıklığın zayıflaması demek. Hastalığa yenik düşmemize yol açar.” Bu sözler ünlü psikolog yazar Gündüz Vassaf'a ait. Sonuna kadar katılıyorum. Moralinizi yüksek tuttuğunuzda şu malum salgınıyenmek için bir şey yaptığınızı bilin. Hoşça kalın.