Şu insan aklını hayrete düşüren devasa yapıları bilirsiniz. Piramitler, İskenderiye feneri, Bodrumdaki mozole, Efes’teki Artemis Tapınağı vs. Bazıları ülkemizde. Bu elbette müthiş bir zenginlik. Şimdiki gözlerle bakınca bile halen çağdaş sayılabilecek, sofistike nüanslar görebilir siniz. Ben eskiden yaşayanları, hikayelerini, neler hayal ettiklerini merak ederim.
Mitolojik hikayeler de öyle...İnsanın doğayla olan kadim mücadelesini, inançlarını, sosyolojisini, anlayış ve tutumlarını anlatır bize.
Her şeyi zamanına zamanın ruhuna göre anlamak ve öylece değerlendirmek gerekir. Köleliğin, eşcinselliğin, kulanparalığın normal sayıldığı zamanı şimdiki yanlış bir şey dersem linç edilirim kaygısı yaşadığımız yerden anlamak olanaksız. Ama gene bu bahsettiğim kadim yapıların de arka planında barbarlık, kölelik, katliam, kolonileştirme, zorbalık, işkence, tecavüz gibi insanlık dışı olan tüm bu olguları düşünmeden edemiyorum. Uygarlık tarihinin bu gibi kölelik, dini zorbalıklar ve savaşlar üzerine inşa edilmiş olması da ayrıca çelişki. Mitolojik hikayeler beni çok eğlendirir. Bazen masal yerine anlattığım bile olur. Bazı zorbalıkları sansürleyip yeğenim Defneye Apollon ve Defne hikayesini anlatmıştım bir kersinde. Ama hikaye, özünde, frijit bir kızın, doğal yapısına uyumsuz davranınca başına neler geleceğini söyler bize. İstikrarı yakalayamayan İkarus’un kanatlarının başına gelenler ibretliktir. Tanrılara meydan okuyan üstün yetenekli ama kibirli kahramanlar korkunç bir şekilde cezalandırılırlar. Patriarkal söylemin dışına çıkınca günümüzde bile ne biçim otorite ve mahalle baskısına maruz kalındığına şahit olursunuz. Tüm bunların kaynağının bu kadim hikaye ve söylencelerde olduğunu görmek hayret verici. Avrupa edebiyat tarihinin başlangıcı sayılan, aslında Anadolu’lu olan Homeros’un efsaneleri bu kadim söylence ve mitlerin devamı niteliğindedir. Odiseus’un yaptığı savaş hilesinden dolayı tanrılar tarafından ailesinden ve tahtından uzak kalmakla cezalandırılmasının kaynağı hep mitolojik hikayelerdir. Bu bağlamda Homeros’un, Sofokles’in eserleri mitostan logosa yani mitolojiden yazıyla günümüze geçiş görevi görür. Böylelikle mitoloji günümüzde de devam eder, bitmez. Aklımızın, hücrelerimizin, epigenetiğin kılcal damarlarında gezinip durur. Mitosu anlamak şimdiyi anlamaktır. Bu kadim hikayelere arkeolojik kazı yapmayı ve çoğu resmimde bu konuları irdelemeyi tercih ederim. Bu vesileyle bazılarını da yazımın yanında paylaşmak istedim. Hoşça kalın...
Her şeyi zamanına zamanın ruhuna göre anlamak ve öylece değerlendirmek gerekir. Köleliğin, eşcinselliğin, kulanparalığın normal sayıldığı zamanı şimdiki yanlış bir şey dersem linç edilirim kaygısı yaşadığımız yerden anlamak olanaksız. Ama gene bu bahsettiğim kadim yapıların de arka planında barbarlık, kölelik, katliam, kolonileştirme, zorbalık, işkence, tecavüz gibi insanlık dışı olan tüm bu olguları düşünmeden edemiyorum. Uygarlık tarihinin bu gibi kölelik, dini zorbalıklar ve savaşlar üzerine inşa edilmiş olması da ayrıca çelişki. Mitolojik hikayeler beni çok eğlendirir. Bazen masal yerine anlattığım bile olur. Bazı zorbalıkları sansürleyip yeğenim Defneye Apollon ve Defne hikayesini anlatmıştım bir kersinde. Ama hikaye, özünde, frijit bir kızın, doğal yapısına uyumsuz davranınca başına neler geleceğini söyler bize. İstikrarı yakalayamayan İkarus’un kanatlarının başına gelenler ibretliktir. Tanrılara meydan okuyan üstün yetenekli ama kibirli kahramanlar korkunç bir şekilde cezalandırılırlar. Patriarkal söylemin dışına çıkınca günümüzde bile ne biçim otorite ve mahalle baskısına maruz kalındığına şahit olursunuz. Tüm bunların kaynağının bu kadim hikaye ve söylencelerde olduğunu görmek hayret verici. Avrupa edebiyat tarihinin başlangıcı sayılan, aslında Anadolu’lu olan Homeros’un efsaneleri bu kadim söylence ve mitlerin devamı niteliğindedir. Odiseus’un yaptığı savaş hilesinden dolayı tanrılar tarafından ailesinden ve tahtından uzak kalmakla cezalandırılmasının kaynağı hep mitolojik hikayelerdir. Bu bağlamda Homeros’un, Sofokles’in eserleri mitostan logosa yani mitolojiden yazıyla günümüze geçiş görevi görür. Böylelikle mitoloji günümüzde de devam eder, bitmez. Aklımızın, hücrelerimizin, epigenetiğin kılcal damarlarında gezinip durur. Mitosu anlamak şimdiyi anlamaktır. Bu kadim hikayelere arkeolojik kazı yapmayı ve çoğu resmimde bu konuları irdelemeyi tercih ederim. Bu vesileyle bazılarını da yazımın yanında paylaşmak istedim. Hoşça kalın...