Çay boyundaki kuşçu romanlar el çırparak güvercinlerini havalandırdı. “Taklacı beyazlarını” güderken bir yandan da alkış tutar gibiydiler. Güneş alçalmaya başladı Kilitbahir'in hemen üstünden. Dibindeki masaya oturduğum büyük iğde ağaçları, arada yapraklarını güneşin önünden uçurup masamda gölgelendiriyorlar. Akşam balıkçıları tekneleriyle denize açılırken teyp çalıyorlar. Kendilerinden çok kıyıdakilere çalarlar hep müzikleri. Çoğu maddi hali kötüden hallice insanlar ama caka satmaya bayılırlar. Bunun sebebini maddi varlıkları hiç olmamış, yersiz yurtsuz roman olmalarına bağlarım ben. Yasmin Levy’nin şarkısındaki gibi... Nadiren gittiğim düğünlerinde hep oh olsun, başkaları çatlasın, biz şöyle zenginiz... mesajlı şarkılar olur. Eğlenceleri ise bir çok kişiyi kıskandıracak, hayrete sokacak zenginlik doludur aslında ya! Neyse...
İsmail balık ucuzlar mı artık ne dersin? Diye soruyorum garsona. “Valla ne bileyim. Hiç bir şeyin ucuzlayacağı yok gibi” deyip terini siliyor akşam güneşine karşı. İçeri dışarı seğirtip durmaktan iflahı kesilmiş. Ter sırtından çıkmış. İsmail’i çocukluğundan tanırım. Yıllar sonra ben tanıdım onu. O da zor bela hatırladı. Çok fırlama, hayalleri olan, annesine durmadan buğuz eden, her istediği olan bir çocuktu. Şimdi ise aklı bulanık. Uzun cümleleri zor kuruyor. Günlük yevmiyesini eve, çocuklarına götürme derdinde. Yaşadığı sadelik ve basitlik bence iyi bile. Bir ara çok karmaşık yoğun bir işim varken, hatta o sıralar stresten vertigo olmuştum, bir sokakta yürürken fırçayı basitçe sağa sola sürerek dubaları boyayan belediye işçisini görüp yaptığı işin basitliğine ve sadeliğine gıpta ettiğimi hatırlıyorum. İsmail’in başka çaresi yok gibi. Ama ya çocukları... Onların da hayalleri, beklentileri, umutları var.
Yan masaya kulak kabartıyorum. Herkes görünüşte muhalif. Gerçekte öyle olmadıkları belli. İktidar yanlısı olup çıkarlarını koşturduklarını herkes biliyor. Kim iktidar olsa onun yanında olacaklarını da...Kişisel çıkar peşinde, menfaatçi davranmasaydık, sırtımızı bir yerlere dayayıp yolumuzu bulmak amaçlı benciller olmasaydık hiç bir derin güç bir yerlere çöreklenip devlete kumpas kurup her şeyi ele geçirip istediği hükümeti de iktidara taşıyamazdı ne dersin İsmail? _Vallahi bilmem.
Biz bilmiyoruz da birileri bizi bizden daha iyi bildiğinden her türlü tezgahı kuruyor.
Neyse İsmail boş ver bunları. Sen bize içecek bir şeyler getir.
Denizin yakın turkuazları uzak lacivertlerine karışıyor. Üstümüzdeki iğde ve incir dalları baktığımız görüntünün üzerinde oynaşıyor. Karşıdaki fıstık çamları devasa top fesleğenleri andırıyor. İsmail hiç birini görmüyor. Göremeyecek kadar meşgul. Göremeyecek kadar hayalsiz ve umarsız. En fenası da umarsızlığının onun tercihi olmaması. Birilerinin çizdiği krokide bir kesik çizgi. Top üstünde, durmadan sonsuza gittiğini sanan ama dönüp duran karınca. Bir kaya parçasını tepeye kadar yuvarlayıp aşağı düşen, ama hep aynı şeyi yapmakla cezalandırılmış antik kahraman...
Bu gün güzel yerlere bakıp tatlı hayaller kurduğumdan gene mahalle yanarken saçını tarayan orsp...ya benzediğimi düşünerek oradan ayrılıyorum. Neyse ki umudumuz var. Neyse ki güvendiğimiz inancımız var. Neyse ki sevdiklerimiz ve güzel insanlar var. Yoksa tüm bu heyulayı neden çekelim değil mi?
YAZARLAR
Yayınlanma: 13 Ağustos 2022 - 09:37
MUAYYEN BİR GÜN
Çay boyundaki kuşçu romanlar el çırparak güvercinlerini havalandırdı
YAZARLAR
13 Ağustos 2022 - 09:37
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir