Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce, önceki gün Çanakkale’deydi. Cumhuriyet Meydanı yanında kısa bir hitap gerçekleştirdi. Saatime baktım 16 dakika sürdü. İşte bu konuşmaya ilişkin hitabet bağlamında değerlendirmeler.
16 DAKİKADA SÖZ SANATLARI
Muharrem İnce bunu iyi yapıyor. “Teşbih” yani benzetme yaptı. “Mecaz” sanatını az kullandı. Tezatlıktan iktidar ve muhalefete değinirken istifade etti. “Tariz”, yani iğneleme hem Erdoğan hem de Kılıçdaroğlu’ndan bahsederken yaptı. “Tezat” yani zıtlık sanatını hükümetin icraatlarında ve CHP’nin tutumunda değindi. “Telmih” yani çağrıştırma sanatını cumhurbaşkanlığı seçimlerinden bahsederken gördüm. “Mübalağa” az da olsa kullanıldı. “Tekrir” yani tekrarlama alkışlatmak ve vurgulamak için faydalanıldı. “Nida” yani seslenme Kılıçdaroğlu’na mesajlarda vardı. “İstifhan” yani soru sanatı ise İnce’nin konuşmalarında bir gelenek hale gelmişti. Bu yönüyle bravo gerçekten. GAFLAR
Bu tarz mitinglerde sunucu ve lider çok önemli. Yerele hitap eden, her yerde söylenmemiş, bölgeye özgü, yerinde, beraberinde güzel bağlantıyla genel başkanını davet eden sunucunun performasını beğendim ama “Muharebe” yani savaş yerine “Muhabere” yani haberleşme kelimesini kullanması, öte yandan Muharrem İnce’nin ise FETÖ’cülerin geleneksel yemeği “Maklube” yerine “Makbule” demesi 16 dakikada yapılmış iki gaf olarak dikkatimi çekti. Bu yoğun programa göre gayet iyi bir rakam. ÇOK KONUŞAN HATİPLERİN ANA KURALI
Şunu yaparlar. Her yere ayrı bir metin hazırlamazlar. En fazla yöreye özgü bir iki ifade vardır. (Örneğin Çanakkale’de sadece Çanakkale Köprüsü’nin geçmesi) Aslında bu yol doğrudur. Hem konu hakimiyeti, hem icra profesyonelliği sağlar. Yeter ki can damarı konular bulunsun. Bu bağlamda İnce, 15. Parti binasında yaptığı konuşma ile 13. ve 10. ve 17. Konuşması aynıdır. Yani sıralama şu olmuş: 19 yılın özeti, tarım, eğitim, muhalefet, CHP’nin durumu, Kılıödaoğlu ile tartışma, Suriyeliler, Pahalılık, Köprü, Saray, Kanal İstanbul, hakkında siyaset yasağı istenmesi ve kapanış. Lakin bu tarz sürekli konuşanlara önerim, yerele ilişkin ifadeleri artırmaktır. En az % 20. Kitlenin aidiyetini sağlar. MESAJLARIN ANATOMİSİ
Düşündüm de; Muharrem İnce ile Cem Yılmaz’ın konuşma mantığı aynıdır. Aradaki tek fark birinde daha haykıran birinde gülen hal baskındır. Bu anatomi temelde tren mantığı üzerine kurulu. Vagonlar düşünün. Her vagon bir konu. Vagonlar kısa kısa. Her birinin sonunda bir çıkış. En parlak cümle ile bu vagon noktalanıyor. Faydalı mı ? Evet. Hem sıkmıyor, hem takip ediliyor. Lakin burda vagonların ne olacağı önemli. Mesela Muharrem İnce’nin konuşma isimli tren katarında vagonda tarım vardır ama gençlik yoktu. Bu vagonda kanal İstanbul vardı ama İstanbul sözleşmesi yoktu. Bu vagonda AK Parti vardı ama MHP yoktu. Olmalı mıydı? Bence evet. İMAJ OLUŞTURUCULAR
Hitabette bazen bazı hususların arka planı ve başka niyeti vardır. Mesela Demirel, konuşacağı zaman kitleyi yakınına davet ederdi, böylece etkisini artırırdı. Buna benzer şeyler bu mitingde de gördüm. Mesela “sosyal mesafe verelim” derken aslında kitlenin daha çok görünmesi arzusu var. (tabi bence, eğer öyle olmasaydı esnaf ziyaretinde de bu gözetilirdi) Mesela kısa kollu gömlek giyinme varken, uzun kollu giyinip kolları çevirme var ki bu da “hazırım” manası verir. Mesela “mitingler sonra” derken, kitlenin şu andaki durumunu bilmekten mütevellit bir manzarayı makul gösterme var. “Hava sıcak siz de terlediniz” derken aslında bitirişin sebebini kitleye yöneltmek var. Doğru mu? Hem de çok. İNCE’NİN BEDEN DİLİ ÜZERİNE
Bir kere İnce bu konuda çok başarılı. Mevcut liderler içinde dinleyenleriyle göz teması kurma, dinleyen her alandaki insana yönelme anlamında müthiş. İkincisi, kurulan kürsüden değil, kürsü dışında konuşuyor ki bu da bir bariyer olarak gördüğüm kürsüyü pasifize ediyor. Sahne ön merkezli, sağa ve sola gidişli bir kullanımı var ki, sahne konuşmacıları için hep önerdiğim budur. Sağ elle mikrofonu tutup sol elle jestler yapılıyor. Belli ki buna alışmış. Ama genelde tam tersi daha doğrudur. Çünkü sağ elin jestleri daha güçlü ve çeşitlidir. Kıyafet renk uyumu güzel. Çünkü yazlık, dikkat dağıtmıyor, rahat. Bir Z kuşağı için yakınlaşma adına yerinde. Bu arada ilk kez böyle spor bir ayakkabıyla konuşan lider gördüm. BEN OLSAM !
Rakibim Kılıçtaroğlu’na “Demokrat Amca” benzetmesi yapmazdım. Daha yaratıcı bir şey bulurdum. Çünkü tek tek bu kelimeler ile bunların birleşimi rakiple ilgili istenilen bir olumsuz imajı oluşturmaz.
“Saraylar büyüdükçe, porsiyonlar küçülür.” demezdim. Manasını katılıyorum ama kelime tercihimi lokmadan yana kullanırdım. Çünkü o kelime Fransızca ve elittir. Halktan değildir.
“Kılıçdaroğluyla tartışalım, haksızsam dükkanı kapatırım” demezdim. Partiyi dükkanla tarif etmezdim. İCAT SÖZLER
Ben bu tür ifadelere bu ismi veriyorum. Yani herkesin bildiği bir hususu, herkesten farklı, yaratıcı ve daha etkili betimlemektir. Bu mitingde örneğin şu cümleler gibi
• “Recep bey pazartesi gaz buluyor, Salı muhalefetle kavga ediyor, Çarşamba aya gidiyor, Perşembe altın buluyor, Cuma cami açılışı yapıyor, Cumartesi tekrar gaz çıkarıyor. Programı bu.”
• “Demirel’in yaptığı köprü bedava, Özal’ın yaptığı köprü bedava, Erdoğan’ın yaptığı neden parayla?”
• “Cumhurbaşkanı 3-5 açgözlü gıda fiyatlarını yükseltiyor diyor, elektrik ve doğalgaz fiyatlarını artıran açgözlüler kim?” EN ÇOK NEREDEN ALKIŞLANDI?
Genel olarak sesin yükseldiği anlarda alkış çok. Ama bazen söz de yükselir. İnce de hem ses hem söz haykırıyor. Çok örnek var ama 3‘ünü paylaşmak isterim.
• “Ergenekon’da Mustafa Balbay’ın eşini bir subay itti. Ben de onu ittim. Benim arkadaşımın eşini kimse itemez. İteni iterim.”
• “Suriyeliler bayramda memleketlerine gidiyorlarsa, orda kalsınlar.”
• “Partim iktidar olduğunda İstanbul kanalında rüşvet, çevreye zarar ve pahalıya verdiyseniz fitil fitil burnunuzdan getiririm.”
Muharrem İnce bunu iyi yapıyor. “Teşbih” yani benzetme yaptı. “Mecaz” sanatını az kullandı. Tezatlıktan iktidar ve muhalefete değinirken istifade etti. “Tariz”, yani iğneleme hem Erdoğan hem de Kılıçdaroğlu’ndan bahsederken yaptı. “Tezat” yani zıtlık sanatını hükümetin icraatlarında ve CHP’nin tutumunda değindi. “Telmih” yani çağrıştırma sanatını cumhurbaşkanlığı seçimlerinden bahsederken gördüm. “Mübalağa” az da olsa kullanıldı. “Tekrir” yani tekrarlama alkışlatmak ve vurgulamak için faydalanıldı. “Nida” yani seslenme Kılıçdaroğlu’na mesajlarda vardı. “İstifhan” yani soru sanatı ise İnce’nin konuşmalarında bir gelenek hale gelmişti. Bu yönüyle bravo gerçekten. GAFLAR
Bu tarz mitinglerde sunucu ve lider çok önemli. Yerele hitap eden, her yerde söylenmemiş, bölgeye özgü, yerinde, beraberinde güzel bağlantıyla genel başkanını davet eden sunucunun performasını beğendim ama “Muharebe” yani savaş yerine “Muhabere” yani haberleşme kelimesini kullanması, öte yandan Muharrem İnce’nin ise FETÖ’cülerin geleneksel yemeği “Maklube” yerine “Makbule” demesi 16 dakikada yapılmış iki gaf olarak dikkatimi çekti. Bu yoğun programa göre gayet iyi bir rakam. ÇOK KONUŞAN HATİPLERİN ANA KURALI
Şunu yaparlar. Her yere ayrı bir metin hazırlamazlar. En fazla yöreye özgü bir iki ifade vardır. (Örneğin Çanakkale’de sadece Çanakkale Köprüsü’nin geçmesi) Aslında bu yol doğrudur. Hem konu hakimiyeti, hem icra profesyonelliği sağlar. Yeter ki can damarı konular bulunsun. Bu bağlamda İnce, 15. Parti binasında yaptığı konuşma ile 13. ve 10. ve 17. Konuşması aynıdır. Yani sıralama şu olmuş: 19 yılın özeti, tarım, eğitim, muhalefet, CHP’nin durumu, Kılıödaoğlu ile tartışma, Suriyeliler, Pahalılık, Köprü, Saray, Kanal İstanbul, hakkında siyaset yasağı istenmesi ve kapanış. Lakin bu tarz sürekli konuşanlara önerim, yerele ilişkin ifadeleri artırmaktır. En az % 20. Kitlenin aidiyetini sağlar. MESAJLARIN ANATOMİSİ
Düşündüm de; Muharrem İnce ile Cem Yılmaz’ın konuşma mantığı aynıdır. Aradaki tek fark birinde daha haykıran birinde gülen hal baskındır. Bu anatomi temelde tren mantığı üzerine kurulu. Vagonlar düşünün. Her vagon bir konu. Vagonlar kısa kısa. Her birinin sonunda bir çıkış. En parlak cümle ile bu vagon noktalanıyor. Faydalı mı ? Evet. Hem sıkmıyor, hem takip ediliyor. Lakin burda vagonların ne olacağı önemli. Mesela Muharrem İnce’nin konuşma isimli tren katarında vagonda tarım vardır ama gençlik yoktu. Bu vagonda kanal İstanbul vardı ama İstanbul sözleşmesi yoktu. Bu vagonda AK Parti vardı ama MHP yoktu. Olmalı mıydı? Bence evet. İMAJ OLUŞTURUCULAR
Hitabette bazen bazı hususların arka planı ve başka niyeti vardır. Mesela Demirel, konuşacağı zaman kitleyi yakınına davet ederdi, böylece etkisini artırırdı. Buna benzer şeyler bu mitingde de gördüm. Mesela “sosyal mesafe verelim” derken aslında kitlenin daha çok görünmesi arzusu var. (tabi bence, eğer öyle olmasaydı esnaf ziyaretinde de bu gözetilirdi) Mesela kısa kollu gömlek giyinme varken, uzun kollu giyinip kolları çevirme var ki bu da “hazırım” manası verir. Mesela “mitingler sonra” derken, kitlenin şu andaki durumunu bilmekten mütevellit bir manzarayı makul gösterme var. “Hava sıcak siz de terlediniz” derken aslında bitirişin sebebini kitleye yöneltmek var. Doğru mu? Hem de çok. İNCE’NİN BEDEN DİLİ ÜZERİNE
Bir kere İnce bu konuda çok başarılı. Mevcut liderler içinde dinleyenleriyle göz teması kurma, dinleyen her alandaki insana yönelme anlamında müthiş. İkincisi, kurulan kürsüden değil, kürsü dışında konuşuyor ki bu da bir bariyer olarak gördüğüm kürsüyü pasifize ediyor. Sahne ön merkezli, sağa ve sola gidişli bir kullanımı var ki, sahne konuşmacıları için hep önerdiğim budur. Sağ elle mikrofonu tutup sol elle jestler yapılıyor. Belli ki buna alışmış. Ama genelde tam tersi daha doğrudur. Çünkü sağ elin jestleri daha güçlü ve çeşitlidir. Kıyafet renk uyumu güzel. Çünkü yazlık, dikkat dağıtmıyor, rahat. Bir Z kuşağı için yakınlaşma adına yerinde. Bu arada ilk kez böyle spor bir ayakkabıyla konuşan lider gördüm. BEN OLSAM !
Rakibim Kılıçtaroğlu’na “Demokrat Amca” benzetmesi yapmazdım. Daha yaratıcı bir şey bulurdum. Çünkü tek tek bu kelimeler ile bunların birleşimi rakiple ilgili istenilen bir olumsuz imajı oluşturmaz.
“Saraylar büyüdükçe, porsiyonlar küçülür.” demezdim. Manasını katılıyorum ama kelime tercihimi lokmadan yana kullanırdım. Çünkü o kelime Fransızca ve elittir. Halktan değildir.
“Kılıçdaroğluyla tartışalım, haksızsam dükkanı kapatırım” demezdim. Partiyi dükkanla tarif etmezdim. İCAT SÖZLER
Ben bu tür ifadelere bu ismi veriyorum. Yani herkesin bildiği bir hususu, herkesten farklı, yaratıcı ve daha etkili betimlemektir. Bu mitingde örneğin şu cümleler gibi
• “Recep bey pazartesi gaz buluyor, Salı muhalefetle kavga ediyor, Çarşamba aya gidiyor, Perşembe altın buluyor, Cuma cami açılışı yapıyor, Cumartesi tekrar gaz çıkarıyor. Programı bu.”
• “Demirel’in yaptığı köprü bedava, Özal’ın yaptığı köprü bedava, Erdoğan’ın yaptığı neden parayla?”
• “Cumhurbaşkanı 3-5 açgözlü gıda fiyatlarını yükseltiyor diyor, elektrik ve doğalgaz fiyatlarını artıran açgözlüler kim?” EN ÇOK NEREDEN ALKIŞLANDI?
Genel olarak sesin yükseldiği anlarda alkış çok. Ama bazen söz de yükselir. İnce de hem ses hem söz haykırıyor. Çok örnek var ama 3‘ünü paylaşmak isterim.
• “Ergenekon’da Mustafa Balbay’ın eşini bir subay itti. Ben de onu ittim. Benim arkadaşımın eşini kimse itemez. İteni iterim.”
• “Suriyeliler bayramda memleketlerine gidiyorlarsa, orda kalsınlar.”
• “Partim iktidar olduğunda İstanbul kanalında rüşvet, çevreye zarar ve pahalıya verdiyseniz fitil fitil burnunuzdan getiririm.”