Siyah önlüklü ilkokul yıllarında (bu tabir genç arkadaşlara alışılmadık gelecektir) köyde okul önlüğümüzü annem ev ekonomisine katkı sağlamak için, ferace kalıntılarından diker, saç tıraşımızı da babam yapardı. Makas bulamazsa koyunların yapağısını kırktığı siyah, kocaman, yaylı koyun makasıyla hem de. Birazcık uzasın saçım ne olur. Uzasın da tarayabileyim okula giderken diye dua ettiğimi hatırlıyorum. Bir keresinde büyüklerden görüp, özenip, pantolonumun arka cebine kahverengi ince bir erkek tarağı koyup okula gitmiştim. Sınıfın içinde sigara içen Hasan Hüseyin öğretmen cebimdeki tarağı fark edip bu tarakla hangi saçları tarıyorsun deyip tüm sınıfı güldürmüş, beni de utandırmıştı. Şakasına gülünsün diye böyle çabalara giren o aciz kişiyi hiç sevmedim. Kısacık, engebeli bir arazi gibi alçaklı yüksekli ‘kırkılmış' saçımızla aşırı olmayan, öyle ki hakkımızı hukukumuzu bilmeyen, öğretmen merkezli sınıflarda kendi merkezimizden habersiz naif çocuklardık. Öğle tatillerinde tavuklarımızın altındaki yeni doğmuş sıcak çilli yumurtayı alıp, annemizin fırından yeni çıkardığı taze ekmekle yerdik. Her şeyimize yetiyorduk. Üstelik o zamanlar salgın durumu, tecrit halleri de yoktu. Ben kendi içimde yaşardım o tecrit durumunu o başka. Benim o zamanlar tecrit gibi hissettiğim duruma şu sıra özlem duyanlar, bir köye yerleşme planı yapanlar azımsanmayacak kadar fazla. Pek çok kişi özgürlüğün, istediği şeyi parayı bastırıp alabilmek değil de zor durumda kendi kendine yetebilmek olduğunu anladı. Bizim zamanımızda şöyleydi, o zamanlar çok güzeldi, keşke eskiye dönebilsek demiyorum. Aksine çile dolu sıkıntılı günlerdi. Selfie özgürlüğü içindeymişiz ama.
Bundan sonra da ekmeğimizi kendimiz pişirip, kendi tıraşımızı olmaya devam etmeli bence. Peki berberler ne olacak onlar taş mı yiyecek. Herkes kendi hayatına bir yerlerinden dokunup, yabancılaşmayı aştıkça her şey yoluna girecektir. Eskiden olup da şimdi olmayan meslekler yok mu? Kaldı ki zor durumda olanlar işlerini gördürmeye çalışanlar hep olur. Yani berberlere bir şeycik olmaz.
Hıdrellez zamanı geldi. O sabah istediğin bir şeyi bir su kıyısındaki kuma çizersen veya yazarsan senin olurmuş. Ne dersiniz? Şimdiki kişisel gelişimcilerin istersen olur. İstediğini bir yere yaz, göz önüne koy, mutlaka senin olur. Demelerinden daha naif ve daha şiirsel değil mi? İnsanlara istediği şeyi elde edebilmenin sihrini, kolay yolunu satanlar hep oldu. Kimileri bu dünyada alamadığını öteki dünyada alacaksın fikrini bile sattı. U.S.A.de rüyaları gerçekleştirme, istediği hayatı, başarıyı elde etme(hayaller ülkesi) yeriydi. Farkındaysanız geçmiş zaman kullandım. Çünkü bundan böyle kimsenin hayallerini gerçekleştirmek için A.B.D.’yi tercih edeceğini pek sanmıyorum. En azından bu dönemde. Umarım bir gün gelir de dünyanın her bir köşesi hayalleri gerçekleştirme yeri olur. Zaten olacağı da bu. Yeter ki hayalleriniz olsun ve onları gerçekleştirmek için emeķ harcamış olun. Hoşça kalın.
YAZARLAR
Yayınlanma: 09 Mayıs 2020 - 14:52
Neresi şu harikalar diyarı
Siyah önlüklü ilkokul yıllarında (bu tabir genç arkadaşlara alışılmadık gelecektir) köyde okul önlüğümüzü annem ev ekonomisine katkı sağlamak için, ferace kalıntılarından diker, saç tıraşımızı da baba
YAZARLAR
09 Mayıs 2020 - 14:52
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir