Geçmişi bilmeden geleceğe güvenle gidemeyiz. İnsan için hayata atılırken ilk yapılması gereken, öğrenmeyi öğrenmektir. Okulların amacı budur aslında ama o hep eleştirdiğimiz şekilde bu gün okul hayatı yanlış bir eğitim sistemi üzerine evrilmiş durumdadır. Yani; ezber eğitim öncelik olmuş, öğrenim tamamen yok olmuştur. İçimizden çıkan meraklı tiplerin sorgulayan yapıları bazen değişik bilgilere ulaşılmasını sağlar ama bu da sadece sorgulayana yarar getirir. O sorgulayan ve gerçekten ilginç bilgilere ulaşanların içinden yazar olanlar ve ya yazarak topluma ulaşmayı hedefleyenler çıkarsa, işte o zaman süreklilik arz ederek toplum yararına adanmış bir bilgi aktarımı oluşmuş olur.
Bu sebeple sorgulayan kişiliğimi, yazan kimliğimle birleştirip sizlere aktarmaktan ve sizlerin de yazılarımı paylaşıp, hiç tanımadığım insanlara ulaşmasını sağlamanızdan sonsuz keyif alıyorum. Yazımın burasında sizlere teşekkür etme borcumu ödemeliyim ki; “TEŞEKKÜR EDERİM”.
Yıllar önce Sultanahmet’te lise öğrenimimi görürken bir turistik eşya satan dükkânın camında gördüm; “OTTOMAN” yazısını. Önceleri anlam veremedim ama birkaç gün sonra bu kez de Beyazıt’ta ki sahaflar çarşısında dikkatimi çekti aynı yazı. Seksenleri bilirsiniz; hani birbirimize bayramlarda ya da tatile gittiğimizde gezdiğimiz yerlerde kartpostallar yollardık. O temiz günler, cep telefonunun olmadığı, evlerde bile telefonun nadiren bulunduğu yıllar. Bir kartpostal gördüm, Sultanahmet’te bulunan Alman Çeşmesi, tabi ki siyah beyaz bir resim ve üzerinde kocaman OTTOMAN yazısı. Yaşlıca bir sahaf dükkânının önünde oturmuş, kırmızı deri ciltli kalınca bir kitabı okumaktaydı. Ona; “Ottoman nedir?” diye sordum. Adam kitaptan gözlerini ayırdı ve yakın gözlüklerinin üzerinden bakarak; “Ne demek Ottoman nedir? Nasıl gençsin sen? Ottoman’ın ne olduğunu bilmiyor musun?” dedi. Çok utandım ama gerçekten bilmiyordum, ne var ki öğrenmeyi biliyordum. “Gerçekten bilmiyorum, buralarda hep yazıyor, dükkânlarda falan ama ben Merter’liyim, bizim oralarda hiçbir yerde yazmaz, ben de bilmiyorum” dedim. Güldü ve; “Ottoman, Osmanlı demektir. Dünya ülkeleri Osmanlı’ya Ottoman der” dedi. İyi de niye Ottoman? Düşünceli ve şaşkın; “iyi de ne alakası var, Osmanlı deseler ya, Ottoman da nedir” dedim. “Ne bileyim yahu, biz Germanyadiyormuyuz, Almanya diyoruz. Biz Polland diyor muyuz, Portekiz diyoruz. Onlarda Osmanlı demiyor, Ottoman diyor işte” dedi cahilce. “İyi de, Polland Portekiz değil Polonya, yani öyle olmalı…” derken sözümü kesti; “eee, ne haltsa, ottoman Osmanlı işte, kartpostalı alıyor musun sen onu söyle” dedi. Kartpostalı yavaşça yerine koydum ve hemen yüz metre ilerde ki Beyazıt Kütüphanesine yürüdüm. Dedim ya, merak edip öğrenmek ruhumda var. Sorgularım hep. Hem sorgulama alanımda dar bir çerçevedeydi bu kez. Osmanlı’nın adı kurucusu Osman Bey’den gelmekteydi. Osman Bey’i araştırmam yeter diye düşündüm ve öyle de oldu; Osman Bey’in adının aslında Osman olmadığını öğrendim birkaç dakika sonra. Ataman Bey’di asıl adı. Yaşadığı çağda ki değişik lehçelere göre söylenişi Uttman, Ottman, Otoman ve Ataman olarak değişiyordu. Yani dünya, bizim Osman Bey olarak bildiğimiz atamızı Ottoman olarak tanıyordu. Dürüst olun, kaçınız biliyor?
Geçenler de Çanakkale’de sürekli gördüğüm bir motosiklet gurubu üyesi ile yan yana olan bir masadaydık Şakir’in Yeri’nde. Sırtında deri siyah montu ve montunun arkasında kocaman OTTOMAN yazısı. Motorcularda hep gördüğüm bu montu sordum O’na. Niye Ottoman?
“Kulübümüzün adı” dedi. Motor kulüplerinin adıymış. “Niçin Ottoman, ne demek? Manası ne?” diye sordum. Övünçle gerildi ve arkasına yaslanırken tok bir sesle; “Osmanlı demek” dedi. “E o zaman Oamanlı yazsaydınız ya, niye Ottoman yazdınız?” diye sorduğumda da; “Biz yurt dışı gezileri de yapıyoruz, Osmanlı’yı onlar OTTOMAN olarak biliyorlar, o yüzden. İnterneyşınıl yani” dedi. “Osman Bey’i onlar niye Ottoman olarak anıyorlar, hiç düşündün mü” diye sorduğumda da; “Osman Bey değil, Osmanlı. Biz Osmanlı’yız, yani Avrupalıya göre OTTOMAN” dedi. Uzatmayayım, anlattım ona. Şaşırdı ve Google amcaya sordu bir taraftan da. “Ataman Bey” yaz dedim, sorgulama yapacağını anlayınca. Gerçek bir saniye sonra telefon ekranındaydı.
Tarih bizlere geleceğin ipuçlarını verir. Sahip çıktığımız değerler hakkında ki bilgilere bile tam hâkim değilken, nasıl olurda geleceğe kanat çırparız. İçinden çıkılamaz bir geleceğe gidiyoruz geçmişe hâkim olamadığımız için.
YAZARLAR
Yayınlanma: 25 Ekim 2018 - 14:32
Ottoman
Geçmişi bilmeden geleceğe güvenle gidemeyiz
YAZARLAR
25 Ekim 2018 - 14:32
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir