“Kayıp sayısı için 1 milyon dediler”
[spot]Deprem bölgesine giden Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Çanakkale İl Gençlik Kolları İl Sekreteri Taylan Özkurnaz ve Gençlik Kolları İl Yöneticisi Ahmet Akgün, “Orada konuştuğumuz insanlar ortalama kayıp sayısı için 700 ile 1 milyon arası diyorlar. Biz dönerken televizyonda 20-25 bin sayısını görünce şok olduk. Yani neden böyle yapıyorlar, halkın bilinçlenmesini mi istemiyorlar?” diye soru yöneltti.
[/spot]
Kahramanmaraş merkezli 7.7 ve 7.6 şiddetinde gerçekleşen ikiz yıkıcı depremlerden 10 il etkilenmiş, ülkenin ve dünyanın dört bir tarafından afet bölgesine yardım gitmeye başlamıştı. 6 Şubat günü gerçekleşen depremin ardından CHP Çanakkale Gençlik Kolları İl Başkanı Tuğberk Güzel, Gençlik Kolları İl Sekreteri Taylan Özkurnaz, Gençlik Kolları Üyesi Ahmet Akgün ve AFAD Gönüllüsü partili Birol Çetin deprem bölgesine gitti. 5 gün afet bölgesinde kalan ve dönüşlerinin ardından izlenimlerini gazetemize aktaran Özkurnaz ile Akgün, “2’nci gün baktık AFAD’ın bölgedeki etkisi çok zayıf, kendi aramızda koordinasyonu sağlayıp, kendi imkânlarımızla, çeşitli bağışları arabaya alıp yola çıktık” dedi. Ağız birliği ile gerçekleşen röportajda, Özkurnaz ve Akgün yaşananları beraber anlattı. Özkurnaz’ın bıraktığı yerde Akgün devreye girdi veya tam tersi… Dolayısıyla röportajı, ikisinin ortak dili olarak aktarıyoruz… İlk olarak Hatay Merkez’e girmeye çalıştıkları söyleyen Özkurnaz ve Akgün, “Ancak imkansız gibiydi, dedik ki madem giremiyoruz en azından köylere yönelelim. İlk 1-2 köye ulaştık, orada depremzede insanlarla görüştük ve ihtiyacı olan erzakları dağıtmaya çalıştık. Bizim de elimizde olan envanter kısıtlı olduğu için hepsini aynı yerde indiremedik çünkü başka yerlerde de depremzedeler var. Oradaki depremzedeler, Samandağ’ın çok kötü olduğunu söylediler. Biz de onlardan yol tarifi aldık çünkü internet oldukça yavaştı. Zaten eminim internet daha hızlı olsaydı, daha fazla insana yardım edebilirdik. Samandağ’a doğru giderken, yol kenarında öbek öbek insanlar bir yardım gelir diye bekliyordu. Oradaki koordinasyon çok kötüydü. O bölgeden başlayarak, ‘ne eksik’ diye insanlara sormaya başladık. Mesela bir astım hastasının ilacı yoktu, onu not aldık ve ertesi gün bir astım ilacı bulduk bir yerden. Direkt ona götürdük, öyle bireysel dokunuşlar da yapmaya çalıştık. Daha sonra Samandağ’ın merkezine doğru ilerlemeye başladık. İlerledikten sonra biraz durduk, bir kadın arabada çocuklarıyla yaşıyordu. Ona battaniye, çocuk kıyafeti ve konserve temin ettik. Samandağ merkezde durduk çünkü orada bir çalışma vardı. Biz o zamana kadar sadece bir yerde çalışma gördük. Devletin olduğu yer, 20 yaşında 30 tane er, bir enkazın başında bekliyorlardı. Çocukların da yapabileceği bir şey yok tabii. Özel bir ekip vardı ama diğer bölgelerde, başka kimse yoktu. Sadece 30 tane er, bir şeyler yapmaya çalışıyordu. Hiç polis görmedik, güvenlik konusunda bizim de endişelerimiz vardı.
3’üncü güne rağmen kimsenin gelmemesi bizi de şaşırttı. Çünkü insanlar, sivil halk, bizim gibi gelen insanlar veya şirketler; yardımları kendisi getirmiş. Dağıtımı yaparken herkes kendi başınaydı. Halk da aynı şeyi söylüyor, ‘kimse gelmiyor’ diye. Samandağ’dan sonra Defne tarafına geçtik. Bize arkadaşlarımızdan kişisel tanıdıklarının yerlerine dair adres geldi. TKP iyi örgütlenmişti
Defne’ye girerken bir enkazda çalışma vardı. İş makinesi ama profesyonel değil. Halk kendisi getirmiş. Orada durduk ve biraz enkaz çalışmalarına yardım ettik. Orada da bir koridor açılmış, o koridordan yardımları getiriyorduk ve enkazda yakınları olan insanların yönlendirmelerini arama yapanlara iletiyorduk. Biraz oraya yardım ettikten sonra Defne Merkez’e indik. Kaymakamlık binasının altında çadırların kurulduğu bir yardım alanı vardı ve orada biraz durduk. Asker yeni geliyordu. Madenci arkadaşlar da gelmişti. Poşetleriyle gelmişlerdi, anladığımız kadarıyla tedarik sağlanmamış, ‘gelin’ demişler ve gitmişler. Daha profesyonel bir şekilde koordine edilseydi, insanların çok daha fazla can kurtaracağına eminiz. Zaten ara sokaklara girdiğimizde yine kimse yoktu. Defne’nin arka sokaklarında TKP vardı. Arkadaşlara da teşekkür ederiz, iyi örgütlenmişlerdi. Herkese yardım ediyorlardı, büyük kazanlarda yemek yapıp dağıtıyorlardır. O bölgede biraz asker de vardı. O bölgeden çok fazla hayatını kaybetmiş insan çıktı. Yardımların bir kısmı ziyan olmuştu
Bence en büyük eksikliklerden biri gelen yardımın nereye indirileceğini bilmediği için kurulan yardım bölgelerine yönlendiriliyor. Ama şehrin merkezi olmayan diğer kısımlara yardım indirilmiyor. Bir depremzedenin belki 3 kilometre yürümesi gerekiyor, yardıma ulaşması için Yani bu yardımın koordine edilip, eşit bir şekilde dağıtılmasıyla çok daha fazla insana ulaşması sağlanabilirdi. Bizim de gördüklerimiz oldu, adam indirememiş, yolun kenarına bırakmış yardımı. Kıyafetlerin yarısı ziyan olmuş. Yağma görmedik
Bir yerde iş makinesi var boşta, bir yerde de operatör var. Bunları birleştirecek kişi, kurum o neyse işini yapmadı. Kendi operatörüyle gelen insanlar da vardı. Bir şey yapmaya çalışıyorlar ama orada tek başına da enkaza giremeyeceği ve bir ekip de enkaza gelmediği için orada boşta bekliyordu. Biz yağma görmedik ama şunları gördük, mesela bir depremzedeye 2 tane ekmek veriyorum, ekmeğin bir tanesini bana geri veriyor, ‘bir tane benim için yeterli, diğerini ihtiyacı olana verin’ diyor. Öte yandan, arama ekibi gibi giyinerek, yıkılan evlerden eşya çalmaya çalışanları da gördük. Bir depremzede arkadaş, enkazdan çıkarılan hayatını kaybetmiş insanların ilk başta yolun kenarına dizildiğini ve parmaklarındaki yüzüklerin toplandığını bizzat gördüğünü söyledi. Ama oradaki gerginlik seviyesi çok yüksek ve yerel halkın ciddi bir kısmı başka bir dil konuşuyordu. Onların da zarar görmesinden korktuk, umarız öyle şeyler olmamıştır. Yerel halk da yağmacı sanılmaktan korkuyor. En büyük sorunlardan birisi de tuvaletti, insanlar yattıkları çadırların yanına tuvaletlerini yaptıklarını söyledi. Durum bu kadar vahimken, imar dosyalarının olduğu binaya müdahale edilmesine şaşırdık. Oradaki sorumlular cezalandırılmasın diye mi öyle bir şey yapılıyor? Muhtemelen ki öyle. Güçlü kişilere daha çok yardım gittiğini duyduk
Samandağ’a yardım gitmemesi özellikle aklımıza kötü kötü şeyler getiriyor. Çünkü orada yaşayanların ciddi bir kısmı gayrimüslim veya aleviydi. Öyle mi bir şey düşünüldü? Çünkü Antakya ve İskenderun’da biz nizam vardı. Hatay gece kapkaranlık oluyordu. Depremzedelerden; İskenderun’da özellikle bir binaya çok ciddi yardım gittiğini ve enkaz çalışmalarının çok profesyonel sürdüğü duyumunu aldık. O binada yaşayanların güçlü kişiler olduğunu söylediler. Bunlar bizim duyduklarımız, tabii bilemeyiz. Çok çirkin şeyler duyduk. Eğer bunlar gerçekse, bu bizim utancımız. Bu yıkımlar; sadece müteahhitlerin suçu değil, binaların yapı denetimden geçtiğini unutmamak gerekiyor, parmağı olan herkesin adalet önüne çıkması gerekiyor. Bir şehir yok oldu. Hatay diye bir yer artık yok. Sadece Hatay değil, depremin etkilendiği tüm şehirler çok kötü durumdaydı. Son günümüzde özellikle bazı bölgelerde çok yoğun olmak üzere şehir kokuyordu. Ceset yok etrafınız ama yıkılan binalardan gelen ağır kokular oluyordu. Enkazın içerisine girdiğinizde zaten geliyordu ama son günlerde artmıştı. Şu an çok daha kötüdür. Kayıp sayısı için 1 milyon dediler
Kayıp sayıları hakkında bir şey söylemek istiyoruz, orada sadece depremzedeler ile görüşmedik, profesyonel ekip gördükçe onlara da yardım etmeye çalıştık. Onlara aklımızdaki soruları da sorduk. Sağ olsunlar, çoğu cevaplamaya çalıştı. Kişi bazlı değil, birkaç kişiden duyduğumuz göre; ortalama kayıp sayısı, 700 ile 1 milyon arası diyorlar. Biz dönerken televizyonda 20-25 bin sayısını görünce şok olduk. Yani neden böyle yapıyorlar, halkın bilinçlenmesini mi istemiyorlar? 60 bine yakın binanın yıkıldığını düşünürsek, matematiğe vurduğunuz zaman 4’er kişiden hesaplansa bir bina 300 kişiye tekabül ediyor neredeyse. Ki bir dairede 4 kişi yok, çoğunluğu kalabalık aileler” dedi. Sevi Gözay Uğurlu
[/spot]
Kahramanmaraş merkezli 7.7 ve 7.6 şiddetinde gerçekleşen ikiz yıkıcı depremlerden 10 il etkilenmiş, ülkenin ve dünyanın dört bir tarafından afet bölgesine yardım gitmeye başlamıştı. 6 Şubat günü gerçekleşen depremin ardından CHP Çanakkale Gençlik Kolları İl Başkanı Tuğberk Güzel, Gençlik Kolları İl Sekreteri Taylan Özkurnaz, Gençlik Kolları Üyesi Ahmet Akgün ve AFAD Gönüllüsü partili Birol Çetin deprem bölgesine gitti. 5 gün afet bölgesinde kalan ve dönüşlerinin ardından izlenimlerini gazetemize aktaran Özkurnaz ile Akgün, “2’nci gün baktık AFAD’ın bölgedeki etkisi çok zayıf, kendi aramızda koordinasyonu sağlayıp, kendi imkânlarımızla, çeşitli bağışları arabaya alıp yola çıktık” dedi. Ağız birliği ile gerçekleşen röportajda, Özkurnaz ve Akgün yaşananları beraber anlattı. Özkurnaz’ın bıraktığı yerde Akgün devreye girdi veya tam tersi… Dolayısıyla röportajı, ikisinin ortak dili olarak aktarıyoruz… İlk olarak Hatay Merkez’e girmeye çalıştıkları söyleyen Özkurnaz ve Akgün, “Ancak imkansız gibiydi, dedik ki madem giremiyoruz en azından köylere yönelelim. İlk 1-2 köye ulaştık, orada depremzede insanlarla görüştük ve ihtiyacı olan erzakları dağıtmaya çalıştık. Bizim de elimizde olan envanter kısıtlı olduğu için hepsini aynı yerde indiremedik çünkü başka yerlerde de depremzedeler var. Oradaki depremzedeler, Samandağ’ın çok kötü olduğunu söylediler. Biz de onlardan yol tarifi aldık çünkü internet oldukça yavaştı. Zaten eminim internet daha hızlı olsaydı, daha fazla insana yardım edebilirdik. Samandağ’a doğru giderken, yol kenarında öbek öbek insanlar bir yardım gelir diye bekliyordu. Oradaki koordinasyon çok kötüydü. O bölgeden başlayarak, ‘ne eksik’ diye insanlara sormaya başladık. Mesela bir astım hastasının ilacı yoktu, onu not aldık ve ertesi gün bir astım ilacı bulduk bir yerden. Direkt ona götürdük, öyle bireysel dokunuşlar da yapmaya çalıştık. Daha sonra Samandağ’ın merkezine doğru ilerlemeye başladık. İlerledikten sonra biraz durduk, bir kadın arabada çocuklarıyla yaşıyordu. Ona battaniye, çocuk kıyafeti ve konserve temin ettik. Samandağ merkezde durduk çünkü orada bir çalışma vardı. Biz o zamana kadar sadece bir yerde çalışma gördük. Devletin olduğu yer, 20 yaşında 30 tane er, bir enkazın başında bekliyorlardı. Çocukların da yapabileceği bir şey yok tabii. Özel bir ekip vardı ama diğer bölgelerde, başka kimse yoktu. Sadece 30 tane er, bir şeyler yapmaya çalışıyordu. Hiç polis görmedik, güvenlik konusunda bizim de endişelerimiz vardı.
3’üncü güne rağmen kimsenin gelmemesi bizi de şaşırttı. Çünkü insanlar, sivil halk, bizim gibi gelen insanlar veya şirketler; yardımları kendisi getirmiş. Dağıtımı yaparken herkes kendi başınaydı. Halk da aynı şeyi söylüyor, ‘kimse gelmiyor’ diye. Samandağ’dan sonra Defne tarafına geçtik. Bize arkadaşlarımızdan kişisel tanıdıklarının yerlerine dair adres geldi. TKP iyi örgütlenmişti
Defne’ye girerken bir enkazda çalışma vardı. İş makinesi ama profesyonel değil. Halk kendisi getirmiş. Orada durduk ve biraz enkaz çalışmalarına yardım ettik. Orada da bir koridor açılmış, o koridordan yardımları getiriyorduk ve enkazda yakınları olan insanların yönlendirmelerini arama yapanlara iletiyorduk. Biraz oraya yardım ettikten sonra Defne Merkez’e indik. Kaymakamlık binasının altında çadırların kurulduğu bir yardım alanı vardı ve orada biraz durduk. Asker yeni geliyordu. Madenci arkadaşlar da gelmişti. Poşetleriyle gelmişlerdi, anladığımız kadarıyla tedarik sağlanmamış, ‘gelin’ demişler ve gitmişler. Daha profesyonel bir şekilde koordine edilseydi, insanların çok daha fazla can kurtaracağına eminiz. Zaten ara sokaklara girdiğimizde yine kimse yoktu. Defne’nin arka sokaklarında TKP vardı. Arkadaşlara da teşekkür ederiz, iyi örgütlenmişlerdi. Herkese yardım ediyorlardı, büyük kazanlarda yemek yapıp dağıtıyorlardır. O bölgede biraz asker de vardı. O bölgeden çok fazla hayatını kaybetmiş insan çıktı. Yardımların bir kısmı ziyan olmuştu
Bence en büyük eksikliklerden biri gelen yardımın nereye indirileceğini bilmediği için kurulan yardım bölgelerine yönlendiriliyor. Ama şehrin merkezi olmayan diğer kısımlara yardım indirilmiyor. Bir depremzedenin belki 3 kilometre yürümesi gerekiyor, yardıma ulaşması için Yani bu yardımın koordine edilip, eşit bir şekilde dağıtılmasıyla çok daha fazla insana ulaşması sağlanabilirdi. Bizim de gördüklerimiz oldu, adam indirememiş, yolun kenarına bırakmış yardımı. Kıyafetlerin yarısı ziyan olmuş. Yağma görmedik
Bir yerde iş makinesi var boşta, bir yerde de operatör var. Bunları birleştirecek kişi, kurum o neyse işini yapmadı. Kendi operatörüyle gelen insanlar da vardı. Bir şey yapmaya çalışıyorlar ama orada tek başına da enkaza giremeyeceği ve bir ekip de enkaza gelmediği için orada boşta bekliyordu. Biz yağma görmedik ama şunları gördük, mesela bir depremzedeye 2 tane ekmek veriyorum, ekmeğin bir tanesini bana geri veriyor, ‘bir tane benim için yeterli, diğerini ihtiyacı olana verin’ diyor. Öte yandan, arama ekibi gibi giyinerek, yıkılan evlerden eşya çalmaya çalışanları da gördük. Bir depremzede arkadaş, enkazdan çıkarılan hayatını kaybetmiş insanların ilk başta yolun kenarına dizildiğini ve parmaklarındaki yüzüklerin toplandığını bizzat gördüğünü söyledi. Ama oradaki gerginlik seviyesi çok yüksek ve yerel halkın ciddi bir kısmı başka bir dil konuşuyordu. Onların da zarar görmesinden korktuk, umarız öyle şeyler olmamıştır. Yerel halk da yağmacı sanılmaktan korkuyor. En büyük sorunlardan birisi de tuvaletti, insanlar yattıkları çadırların yanına tuvaletlerini yaptıklarını söyledi. Durum bu kadar vahimken, imar dosyalarının olduğu binaya müdahale edilmesine şaşırdık. Oradaki sorumlular cezalandırılmasın diye mi öyle bir şey yapılıyor? Muhtemelen ki öyle. Güçlü kişilere daha çok yardım gittiğini duyduk
Samandağ’a yardım gitmemesi özellikle aklımıza kötü kötü şeyler getiriyor. Çünkü orada yaşayanların ciddi bir kısmı gayrimüslim veya aleviydi. Öyle mi bir şey düşünüldü? Çünkü Antakya ve İskenderun’da biz nizam vardı. Hatay gece kapkaranlık oluyordu. Depremzedelerden; İskenderun’da özellikle bir binaya çok ciddi yardım gittiğini ve enkaz çalışmalarının çok profesyonel sürdüğü duyumunu aldık. O binada yaşayanların güçlü kişiler olduğunu söylediler. Bunlar bizim duyduklarımız, tabii bilemeyiz. Çok çirkin şeyler duyduk. Eğer bunlar gerçekse, bu bizim utancımız. Bu yıkımlar; sadece müteahhitlerin suçu değil, binaların yapı denetimden geçtiğini unutmamak gerekiyor, parmağı olan herkesin adalet önüne çıkması gerekiyor. Bir şehir yok oldu. Hatay diye bir yer artık yok. Sadece Hatay değil, depremin etkilendiği tüm şehirler çok kötü durumdaydı. Son günümüzde özellikle bazı bölgelerde çok yoğun olmak üzere şehir kokuyordu. Ceset yok etrafınız ama yıkılan binalardan gelen ağır kokular oluyordu. Enkazın içerisine girdiğinizde zaten geliyordu ama son günlerde artmıştı. Şu an çok daha kötüdür. Kayıp sayısı için 1 milyon dediler
Kayıp sayıları hakkında bir şey söylemek istiyoruz, orada sadece depremzedeler ile görüşmedik, profesyonel ekip gördükçe onlara da yardım etmeye çalıştık. Onlara aklımızdaki soruları da sorduk. Sağ olsunlar, çoğu cevaplamaya çalıştı. Kişi bazlı değil, birkaç kişiden duyduğumuz göre; ortalama kayıp sayısı, 700 ile 1 milyon arası diyorlar. Biz dönerken televizyonda 20-25 bin sayısını görünce şok olduk. Yani neden böyle yapıyorlar, halkın bilinçlenmesini mi istemiyorlar? 60 bine yakın binanın yıkıldığını düşünürsek, matematiğe vurduğunuz zaman 4’er kişiden hesaplansa bir bina 300 kişiye tekabül ediyor neredeyse. Ki bir dairede 4 kişi yok, çoğunluğu kalabalık aileler” dedi. Sevi Gözay Uğurlu