Bu gün yüzüme bakmadan sadece akıl seyriyle beni izleyenlerin olduğu bir kafede oturdum. Etrafta bir çok sağlıklı ve güzel çocuk vardı. Umut ve sevinç dolu bir halde yürürken Pazar yerine vardım. Esmer bir babanın pusetle gezdirdiği baştan ayağa sapsarı bir kız çocuğuyla göz göze geldim. Sebzelerimi alıp evin yolunu tuttum. Yolda çay boyuna indim. Organik yazı kalemi yapmak için bir demet kuru kamış kopardım. Çanakkale'ye ilk gelişlerini hemen belli eden , kordonda bir birine yaslanmış, kendi hallerinde, karşıyı seyreden Ara Güler fotoğraflarından fırlamışçasına nostaljik üç kişiyi görüp resimlerini yaptım.
Yaşanan malum ekonomik sıkıntılardan kaynaklı sattığım şeyin gereksiz, lüks olduğunu ve bunu kimsenin alamayacağını söyleyen bir teyzeden hak etmediğim halde ayyuka çıkmış enflasyondan dolayı hükümet yerine fırça ve zılgıt yedim. Oysa moraline ve ruh haline iyi gelebileceğini ama bütçesinin yetersiz olduğunu anlatabilse istediğini ona hediye edebilirdim. Ve böylece bu paragrafa girmeye hak kazandı. Ben de malum hassasiyetlerden dolayı toleransımı ve hoş görümü artırmaya gayret ettim.
Kronas’un orakla kesilmiş organından doğan Venüs’ü kıyıya kadar getiren dalgalarla dolu, akşam vakti lodos denizini seyredip istiridye içinde betimlenen Venüs’ün doğuşu resmini hayal ettim.
Evimizin bizi daha da boğduğu günlere inat (hele apartman dairesindeyseniz), balkonumu temizleyip çiçeklerle bezedim. Özellikle minik salon çamı şahane fikirdi. Doğada kocaman bir halde olan görkemli ağacın küçülüp evime girmesinin ne kadar eğlenceli olduğunu düşündüm ve dallarında salıncaklar kurulu fanteziler düşledim.
Yeknesaklığımı bozacak şeyleri düşünüp buldum ve bir bir hayata geçirdim.
Sevdiğim bir akademisyenden ölme eşeğim ölme deyiminin ingilizcesini duyunca ( don’t die my donkey don’t die)çok eğlendim.
Yerel ismiyle bildiğim bir bitkinin literatürdeki ismini öğrenince şaşırdım ve buna benzer yüzlerce yerel şeyleri evrensel sanıp birilerine dikta etmiş olabileceğimizi düşündüm. “Herkesin semiyosferi yani işaretler evreni farklıydı ve içine doğduğumuz bu ortama epigenetik olanlarda etki edince...” diye düşünürken çıkmaza girip bir kordon gezisi yaptım. Uçan martılardan yanlızca birini seçip ona şu meşhur martı romanının kahramanının adıyla seslenerek “jonathan” diye bağırdım. Başka duyan olmadı.
Oradan buradan derledikleri eklektik ruhsuz, naylonumsu, Frenkeştayn gibi dikiş izlerinin göründüğü işleri bize sanat diye dikta eden post modernizmi anlamaya çalışırken, kendime ‘çok konuşmamam gerektiğini yoksa gene kabuslar görüp uykularımdan olacağımı’ hatırlattığım sıralarda akşam oldu. Ben de bir günümün başlıklarını sizlerle paylaşmaya karar verdim. Hoşça kalın
Kronas’un orakla kesilmiş organından doğan Venüs’ü kıyıya kadar getiren dalgalarla dolu, akşam vakti lodos denizini seyredip istiridye içinde betimlenen Venüs’ün doğuşu resmini hayal ettim.
Evimizin bizi daha da boğduğu günlere inat (hele apartman dairesindeyseniz), balkonumu temizleyip çiçeklerle bezedim. Özellikle minik salon çamı şahane fikirdi. Doğada kocaman bir halde olan görkemli ağacın küçülüp evime girmesinin ne kadar eğlenceli olduğunu düşündüm ve dallarında salıncaklar kurulu fanteziler düşledim.
Yeknesaklığımı bozacak şeyleri düşünüp buldum ve bir bir hayata geçirdim.
Sevdiğim bir akademisyenden ölme eşeğim ölme deyiminin ingilizcesini duyunca ( don’t die my donkey don’t die)çok eğlendim.
Yerel ismiyle bildiğim bir bitkinin literatürdeki ismini öğrenince şaşırdım ve buna benzer yüzlerce yerel şeyleri evrensel sanıp birilerine dikta etmiş olabileceğimizi düşündüm. “Herkesin semiyosferi yani işaretler evreni farklıydı ve içine doğduğumuz bu ortama epigenetik olanlarda etki edince...” diye düşünürken çıkmaza girip bir kordon gezisi yaptım. Uçan martılardan yanlızca birini seçip ona şu meşhur martı romanının kahramanının adıyla seslenerek “jonathan” diye bağırdım. Başka duyan olmadı.
Oradan buradan derledikleri eklektik ruhsuz, naylonumsu, Frenkeştayn gibi dikiş izlerinin göründüğü işleri bize sanat diye dikta eden post modernizmi anlamaya çalışırken, kendime ‘çok konuşmamam gerektiğini yoksa gene kabuslar görüp uykularımdan olacağımı’ hatırlattığım sıralarda akşam oldu. Ben de bir günümün başlıklarını sizlerle paylaşmaya karar verdim. Hoşça kalın