Seçim gerginlikleri yine başladı. Tatlı atışmalar yerini pankart yırtma, bayrak indirme, otobüs taşlama, seçim bürosu camlarını kırma boyutuna ulaştı. Tahammülümüz yok birbirimize, tahammülümüz yok birbirimizin fikirlerine. Bir taraftan bu gerçekleri yaşarken bir taraftan da demokrasi nutukları ile aklımız örseleniyor. İçinde bulunduğum siyaset camiasının iğrenç propaganda taktiklerinden nefret eder duruma geldim artık. Ben bu durumdayken vatandaş nasıl tahammül etsin? Edemez ve etmemeli bence. Bu şekilde davranan siyaset erbaplarının itibar görmediği seçim ortamlarını özledim.
Cuma günü 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü büyük şaşkınlıkla yaşadık. Şaşkınlığımızın nedeni o gün akşamında İstanbul Taksim’de yapılan kadınlar yürüyüşüydü. O yürüyüşte öyle pankartlar açılmıştı ki; aklım dumura uğradı. Türk kadını bu mudur demeden edemedim. Eminim hepiniz aynı şaşkınlığı yaşadınız o iğrenç pankartları görünce. Nasıl bir ahlak yoksunluğu, nasıl bir şaşırmışlık içerisine girmişlerse o yürüyüşü gerçekleştirenler, hepimizi dumura uğrattılar.
Artık toplumun anası olan kadınlarımız da ne yaptığını bilmez halde. Yaşananlar bunu gösteriyor. Herkesin pusulası mıknatıs görmüş gibi kutbunu şaşırmış durumda. Toplumsal çöküntü sebeplerinin başında kişinin kendisini geliştirmemesi geliyor. Özgürlük kavramının yanlış yorumlanması geliyor. Kişisel saldırıların hak ve özgürlükler kapsamında yapılabileceği zannı geliyor.
Seçmeni hiçe sayma aymazlığı da işte bu hak ve özgürlüklerin yanlış yorumlanması sonucu ortaya çıkmakta. CHP lideri sürekli olarak HDP ile ittifak yapmadıklarını söylerken; belediye başkan adaylarının, milletvekillerinin dilinden Kürdistan sözcüğü düşmüyor. Cumhurbaşkanı’nın dediği gibi; “at izi it izine karıştı” durumu hakim günümüz siyasetine. Sağ görüşlü adaylar sol partilerden, sol görüşlü adaylar sağ partilerden aday olarak seçmenin karşısına çıktılar. Seçmen de şaşkın bu duruma. Hani dava adamları nerede, hani ideoloji, hani sağ, nerde sol? Hiçbirisi kalmadı. İğrenç siyaset sahnede yerini aldı. Düşünüyorum da, mesela Mansur Yavaş Ankara’da seçimi kazansa, sol ideoloji seçimi kazanmış mı olacak? Mansur Yavaş gerçekte CHP adına mı görev yapacak? Ben bu durumu anlayamıyorum. Aşırı sağcı bir adayla CHP seçimi kazansa ne olacak? Nasıl bir beklentidir ki bu?
Çanakkale’de de durum özellikle Kepez’de pek farklı değil. Mevcut başkan aday değil koltuğuna ve kendisi yerine aday gösterilen partilisini kötülemekten başka hiçbir şey yapmıyor. Hatta açık açık belediye başkanlığı için kendi partisinin adayını değil, bağımsız adayı desteklediğini basın önünde dile getirdi. Bu nasıl bir siyasi tarz, bunun etik olan yanı var mı? Hani, partisinden istifa ederek bunu gerçekleştirse anlarım ama partisinden de istifa etmeden bunu yapıyor. Şimdi Kepez’de bulunan CHP seçmeni ne yapacak? Diyelim ki bağımsız adaya oy verdiler, meclis kimlerden oluşacak? Yaşanan bu durum İlginç ve gereksiz bir siyaset, kirli bir propagandadan başka bir şey değil.
31 Mart akşamı tüm siyasetçiler boylarının ölçüsünü alacaklar. Can sıkıcı sonuçlar da çıkacak elbet sandıktan, anlaşılması güç sonuçlarda. Çünkü artık koalisyonlar seçim öncesinde hayata geçiyor ve adına ittifak denen bu değişik yapıların aleni olanları olduğu gibi gizli olanları da mevcut. Bu durum değişik sonuçlarla karşılaşmamızı sağlayacak 31 Mart akşamı. Yani 1 Nisan sabahına şaka gibi uyanabiliriz bu kez seçim sonuçları sayesinde.
Çanakkale için değişen bir durum olacağını düşünmüyorum. Ülgür başkan yeniden Çanakkale’ye beş yıl hizmet etmek üzere görevlendirilecektir Çanakkale halkı tarafından. Ancak ilçe belediyelerde önemli değişiklikler meydana gelecek gibi görünüyor. Bekleyip göreceğiz.
YAZARLAR
Yayınlanma: 13 Mart 2019 - 11:49
Seçime Doğru
Seçim gerginlikleri yine başladı
YAZARLAR
13 Mart 2019 - 11:49
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir