Bu hafta siyasi ve ideolojik terimleri bir kenara bırakıp, geçtiğimiz günlerde internette karşıma çıkan çok güzel ve anlamlı bir hikaye paylaşmak istedim. Çocuğun yetiştirilmesi, hayata bakış açısı ve özgür bireylerin yetiştirilmesi ile ilgili güzel bir yazı. Umarım beğenirsiniz.
Dört tavuk, bir kartal yuvasına gidip bir yumurta çalarlar. Yumurtayı kümese getirdiklerinde, diğer tavuklar gördükleri bu yumurtanın çok büyük bir tavuğa ait olduğunu düşünürler. Zaman geçer, yumurtayı getirenler de unuturlar, onlar da bu yumurtanın büyük bir tavuğa ait olduğuna inanırlar. Günün birinde kuluçkaya yatan bir tavuğun altındaki o yumurta kırılır. İçinden simsiyah kanatlı, ilginç gagalı tuhaf bir tavuk çıkar. Herkes şaşkın, mutludur, böylesini ilk defa görmüşlerdir.
Anne tavuk, yavrusuna dersler vermeye başlar, "Bak yavrum, yerden bulduğun böceği şöyle ye! Arpayı buğdayı böyle ye!." Anne tavuk her geçen gün yeni şeyler öğretir yavrusuna, tehlikelere karşı nasıl davranılacağını da öğretir. Büyük yumurtadan çıkan ilginç gagalı yavru tavuk, annesinin her söylediğini yapmakta, büyüdükçe de güzelleşmektedir. Oldukça uzun kanatları vardır. Diğer tavuklar onun kanatlarına kıskançlıkla bakmaktadır. Bir gün anne tavuk yavrusuna havadan gelen tehlikelere karşı kendini nasıl savunacağını anlatırken yavrunun gözü, gökyüzünde çoook yukarılarda süzülerek ihtişamla uçan başka bir canlıya ilişir.
"Anne bu ne?" diye sorar.
Anne tavuk, "Ha o mu? O kartal yavrum, kuşların padişahı."
"Ne de güzel uçuyor!.." deyip iç geçirir yavru tavuk.
"Evet yavrum. Ama sen sakın ona özenme! Asla onun gibi olamazsın. Senden önce baban, deden, amcan hepsi ona özendi ama hiç biri onun gibi uçamadı. Sen bir tavuksun ve bir tavuk gibi yaşamalısın."
O günden sonra küçük tavuk, ömrü boyunca arka bahçede kartalın ihtişamlı geçişini izleyip iç çeker ve her defasında, "Keşke ben de bir kartal olup uçabilseydim" diye hayıflanır. Ve bir gün siyah uzun kanatlı büyük tavuk, ihtişamlı kartalı izlerken ölüp gider. Onu bir tavuk gibi defnederler. Oysa ölen bir kartaldır.
1530 -1563 yılları arasında yaşamış olan, modern siyaset biliminin temellerini atan Fransız yazar, düşünür, yargıç ve siyasetçi Étienne de La Boétie, "Gönüllü Kulluk" kitabında der ki:
"Eğer iki kuşak köleleştirilirse, bundan sonra gelen kuşak özgürlüğü hiç tanımadığı, görüp bilmediği için pişmanlık duymadan hizmet eder ve ondan öncekilerin zorla yaptıklarını seve seve yerine getirir."
Bilinçsiz ailelerin ve iktidar baskısı altındaki toplumların çocukları kulluk, kölelik düzeni içinde büyütülüp eğitilirler. Siyasi iktidarlar en küçük bir eleştiriye, protesto gösterisine tahammül edemezler, onlar gibi düşünmeyenler suçludur, haindir. Dolayısıyla bu insanlar da siyasal iktidarı eleştirmeye yönelik herhangi bir eyleme kalkışamazlar. Böyle bir eylemin gerektirdiği özgün düşünceden, özgür iradeden yoksundurlar. Kurulu düzeni sevip benimserler ve sürdürdükleri yaşamın dışında başka yaşam biçimleri olduğunun ya da olabileceğinin farkına bile varamazlar. Oysa insanların, içinde bulundukları durumu doğal karşılayıp benimsememeleri, hep daha iyiyi, daha güzeli amaçlamaları için onlara belli değerler, onur, erdem gibi insani davranış kalıpları aşılamak gerekir. Çünkü bilimsel ve özgür düşünen, aklını öne çıkaran, sorgulayan, gerektiğinde hesap soran bireylerin oluşturduğu toplumların geleceği çok daha güven içinde olacaktır.
Bu gönüllü kulluğun yok edilmesi, özgür bireylerin yetiştirilmesi yine yönetenlerin elindedir. Yani kişiler, isterlerse kartal, isterlerse tavuk yetiştirirler. Aileler kartal yetiştirmek isterler. Dünyayı yönetenler ise, kartallara düşman, onlar tavuk beslemek isterler. Fikir hür olmazsa beden tutsaktır.
YAZARLAR
Yayınlanma: 21 Ocak 2022 - 09:29
Sen bir tavuksun!.. Tavuk gibi yaşamalısın!..
Bu hafta siyasi ve ideolojik terimleri bir kenara bırakıp, geçtiğimiz günlerde internette karşıma çıkan çok güzel ve anlamlı bir hikaye paylaşmak istedim
YAZARLAR
21 Ocak 2022 - 09:29
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir