Birçoklarının hayatları filmlere bile konu olmuş seri katillerden ve psikolojik durumlarını anlatan bir yazı derledim. Peki, nedir bir seri katilin psikolojik ipuçlarını veren şey? Tüm seri katillerde ortak olan birkaç öldürme sebebi sayılabilir aslında. Bunlar, ezik geçmiş bir çocukluk, cinsel taciz, yalnızlık, aşağılık kompleksi, vs… Seri katillerin en önemli ortak noktaları, ölümleri normal saymaları ve buna inanıp bunu duygusal olarak tasvip etmeleri. Her ne kadar garip gelse de, bu özellikler onların beyinlerinin ve psikolojilerinin en önemli ipuçlarını bize vermektedir. Bu sayede canilik ve acımasızlık diye tabir edilen şeyler onların üzerinde çok normal bir şeymiş gibi durur.
Genelde seri katil profillerinde ölümü sevme ve öldürmeye alışma ya da bu fiili fazlasıyla arzulama eğilimi etkilidir. Çünkü onlar kendi kafalarında yarattıkları değerlerle ve bu değerlere dayalı fantastik dünyalarında insanoğlunun değerlerini hiçe sayarak yaşarlar. Tüm seri katillerdeki kendini beğenmişlik ve yaptıklarına tapınma hali bu durumu çok iyi açıklar. 65 yaşında idam edilen Albert Fish, ölüme giderken bile tamamen yaşayacağı zevkle ilgileniyordu. Ona göre elektrikli sandalye yaşamadığı zevklerden biriydi, hem de en büyük zevklerden birisi. Bu örnekten de anlaşıldığı gibi tamamen farklı bir dünyada yaşayan katil beyni bizim için fazlasıyla sıra dışıdır. "Gerçek acının son aşaması olarak gördüğüm ölüm fikrini çok sevdim." (Albert Fish)
“Bana tepeden bakarsanız, bir aptal görürsünüz. Bana aşağıdan bakarsanız, tanrınızı görürsünüz. Bana tam karsımdan bakarsanız, kendinizi görürsünüz” (Charles Manson) Bu söz aslında Manson’ın tüm dehasını açıkça ortaya seriyor. O hitabeti çok etkili kullanan biriydi. Bu anlamda sadece konuşması bile bir kişiyi harekete geçirip öldürmeye teşvik edebilirdi. O büyülü sözleriyle insanları kendine hayran eden bir adamdı. Kurduğu çetesiyle tüm dünyanın hâkimi olmayı amaçlıyordu, bunu söylediği din referanslı söylemlerden ve sürekli verdiği vaazlarından anlıyoruz. Öldürmekten çok bu işin öncülüğünü yapan Manson, hapishanede kendisini Mesih ilan etmeye varacak kadar delirmiştir. Bu genelde tüm seri katillerde vuku bulan bir şeydir. Kendini Mesih sanma, kendini tanrı olduğuna inandırma, dünyanın sonu vs… Din birçok seri katilin ortak olarak takıntılı oldukları yegâne konudur.
“Cennette yeniden doğacağım ve bütün öldürdüklerim benim kölelerim olacak. Size ismimi vermeyeceğim. Çünkü sonraki hayatım için köle toplamamı yavaşlatmaya veya durdurmaya çalışacaksınız.” (Zodiac Killer) Seri katillerin neden din konusunda bu kadar takıntılı olduğunu sanırım onların bir türlü kendini ifade edemeyen, kopuk duygusal taraflarının var oluşuna bağlamalıyız. Çünkü onlar genelde tam anlamıyla topluma adapte olamayan insanlardı. Tek tutanakları din ve tanrıydı. Bunu bazen şeytanla bazen mesihle ilişkilendirip kendilerine farklı bir dünya tasarlamışlardı. Kısacası onların bu dünyadan tecrit bir yaşamı seçmişlerdi ve bunun nedeni sadece geçmişleriydi, geçmişte yaşadıkları olumsuz deneyimlerdi. Bu olaylardan sonra onlar birer öldürme makinesi oldular. Her sözlerinde ve cinayetlerinde insanlığa ait bir nefret vardı.
İnsanlıktan kurtulma fikri en büyük dürtüsüdür bazı katillerin. Çünkü onlara göre insanlık çürümüş bir idealdir. Bu denklemde sürekli, vasat değerlere sahip insanlık ve kusursuz yaratılmış bir vücuda sahip olan katil karşı karşıyadır. Bu denklemin yaratıcısı ise bizzat hayatın ta kendisidir. Çünkü hayat seri katillere göre hep onların karşısındadır, bir türlü tatmin olamamalarının ve her defasında tekrar öldürme isteğinin nedeni de budur. Her kurbanda biraz daha tanrı olmak her kurbanda biraz daha kendini beğenmek ve aşmak kaygısı güçlü şekilde kendini hissettirir. Her ölüm bir rahatlama getirir. Türk seri katil bu konuda, “Yaşlı insanları öldürüyorsam da bunlar zaten zamanlarını doldurmuşlar. Onlar bizim yerimize fazladan yasıyorlar. Belki de bizim kısmetimizi yiyorlar. Hem kendimi tatmin ediyordum, hem de onları öldürerek toplumu rahatlatıyordum” demiştir. Adnan Çolak (Baltacı Katil) Seri katillerin psikolojik analizini yaparken onların yaşadıklarını ve umduklarını iyi araştırmak yeterli olacaktır. Çünkü onlar mutsuz bir hayat yaşamış, acılarla dolu ömürlerinin kinini ölü insanların vücutlarına akıtmışlardır. Yamyamlıktan tutun çeşitli ağır akıl hastalıklarına kadar her türlü şeyi yaşamış olan seri katiller aslında bizim hayatımızın içinden çıkan bizim hatalarımızdır. Ölüm, vahşet, karanlık dolu yüzleri onları aklımızın bir köşesinde tutmaya yetti arttı bile. Evet, bizim gibi değillerdi, farklı işleyen akılları ve zihin sistematikleri vardı. Öncelikleri farklıydı, beklentileri, hayalleri ve tabi ki dünyaları. Onları güvenliğimiz için akıl hastanelerine kapatsak da, onlar hala tüm sıra dışılıklarıyla bizim aramızda ve biz bunun farkında bile değiliz.
Genelde seri katil profillerinde ölümü sevme ve öldürmeye alışma ya da bu fiili fazlasıyla arzulama eğilimi etkilidir. Çünkü onlar kendi kafalarında yarattıkları değerlerle ve bu değerlere dayalı fantastik dünyalarında insanoğlunun değerlerini hiçe sayarak yaşarlar. Tüm seri katillerdeki kendini beğenmişlik ve yaptıklarına tapınma hali bu durumu çok iyi açıklar. 65 yaşında idam edilen Albert Fish, ölüme giderken bile tamamen yaşayacağı zevkle ilgileniyordu. Ona göre elektrikli sandalye yaşamadığı zevklerden biriydi, hem de en büyük zevklerden birisi. Bu örnekten de anlaşıldığı gibi tamamen farklı bir dünyada yaşayan katil beyni bizim için fazlasıyla sıra dışıdır. "Gerçek acının son aşaması olarak gördüğüm ölüm fikrini çok sevdim." (Albert Fish)
“Bana tepeden bakarsanız, bir aptal görürsünüz. Bana aşağıdan bakarsanız, tanrınızı görürsünüz. Bana tam karsımdan bakarsanız, kendinizi görürsünüz” (Charles Manson) Bu söz aslında Manson’ın tüm dehasını açıkça ortaya seriyor. O hitabeti çok etkili kullanan biriydi. Bu anlamda sadece konuşması bile bir kişiyi harekete geçirip öldürmeye teşvik edebilirdi. O büyülü sözleriyle insanları kendine hayran eden bir adamdı. Kurduğu çetesiyle tüm dünyanın hâkimi olmayı amaçlıyordu, bunu söylediği din referanslı söylemlerden ve sürekli verdiği vaazlarından anlıyoruz. Öldürmekten çok bu işin öncülüğünü yapan Manson, hapishanede kendisini Mesih ilan etmeye varacak kadar delirmiştir. Bu genelde tüm seri katillerde vuku bulan bir şeydir. Kendini Mesih sanma, kendini tanrı olduğuna inandırma, dünyanın sonu vs… Din birçok seri katilin ortak olarak takıntılı oldukları yegâne konudur.
“Cennette yeniden doğacağım ve bütün öldürdüklerim benim kölelerim olacak. Size ismimi vermeyeceğim. Çünkü sonraki hayatım için köle toplamamı yavaşlatmaya veya durdurmaya çalışacaksınız.” (Zodiac Killer) Seri katillerin neden din konusunda bu kadar takıntılı olduğunu sanırım onların bir türlü kendini ifade edemeyen, kopuk duygusal taraflarının var oluşuna bağlamalıyız. Çünkü onlar genelde tam anlamıyla topluma adapte olamayan insanlardı. Tek tutanakları din ve tanrıydı. Bunu bazen şeytanla bazen mesihle ilişkilendirip kendilerine farklı bir dünya tasarlamışlardı. Kısacası onların bu dünyadan tecrit bir yaşamı seçmişlerdi ve bunun nedeni sadece geçmişleriydi, geçmişte yaşadıkları olumsuz deneyimlerdi. Bu olaylardan sonra onlar birer öldürme makinesi oldular. Her sözlerinde ve cinayetlerinde insanlığa ait bir nefret vardı.
İnsanlıktan kurtulma fikri en büyük dürtüsüdür bazı katillerin. Çünkü onlara göre insanlık çürümüş bir idealdir. Bu denklemde sürekli, vasat değerlere sahip insanlık ve kusursuz yaratılmış bir vücuda sahip olan katil karşı karşıyadır. Bu denklemin yaratıcısı ise bizzat hayatın ta kendisidir. Çünkü hayat seri katillere göre hep onların karşısındadır, bir türlü tatmin olamamalarının ve her defasında tekrar öldürme isteğinin nedeni de budur. Her kurbanda biraz daha tanrı olmak her kurbanda biraz daha kendini beğenmek ve aşmak kaygısı güçlü şekilde kendini hissettirir. Her ölüm bir rahatlama getirir. Türk seri katil bu konuda, “Yaşlı insanları öldürüyorsam da bunlar zaten zamanlarını doldurmuşlar. Onlar bizim yerimize fazladan yasıyorlar. Belki de bizim kısmetimizi yiyorlar. Hem kendimi tatmin ediyordum, hem de onları öldürerek toplumu rahatlatıyordum” demiştir. Adnan Çolak (Baltacı Katil) Seri katillerin psikolojik analizini yaparken onların yaşadıklarını ve umduklarını iyi araştırmak yeterli olacaktır. Çünkü onlar mutsuz bir hayat yaşamış, acılarla dolu ömürlerinin kinini ölü insanların vücutlarına akıtmışlardır. Yamyamlıktan tutun çeşitli ağır akıl hastalıklarına kadar her türlü şeyi yaşamış olan seri katiller aslında bizim hayatımızın içinden çıkan bizim hatalarımızdır. Ölüm, vahşet, karanlık dolu yüzleri onları aklımızın bir köşesinde tutmaya yetti arttı bile. Evet, bizim gibi değillerdi, farklı işleyen akılları ve zihin sistematikleri vardı. Öncelikleri farklıydı, beklentileri, hayalleri ve tabi ki dünyaları. Onları güvenliğimiz için akıl hastanelerine kapatsak da, onlar hala tüm sıra dışılıklarıyla bizim aramızda ve biz bunun farkında bile değiliz.