İlk gençliğimde “kordon” derdik. Kordona gidelim... Yarım g.tün orada buluşalım filan... Kusuruma bakmayın argoyu sevmem ama adı buydu. Sonraları seçeneğimiz arttı. Yeni kordon oldu. Sonra onun devamı. Barış Kordonu. Ne kadar da güzel oldu. Yeniye rağbet her dem itibara teşnedir de bizim kordonlarımızın hepsinin başka tadı var. Yeni kordon; plajıyla, peyzajıyla, özellikle sabahın erken saatleri en sevdiğim yürüyüş parkuru. Eğer kirlendiğini görürsem temizlemeye çalışıyorum. Kadın titizliğini burada da eksik etmeyen belediye temizlik işçileri olur genelde. Son zamanlar şu müsilaj belası gene gelir diye ödümüz kopuyor. Tüm Çanakkalelilerin aynı duyarlılıkta olduklarından şüphem yok. Şehrimize yeni göç eden, taze, çiçeği burnunda, eski büyük şehirli, şimdiki hemşerilerimizin de aynı titizliği gösterdiklerini umuyorum.
Plajıyla, peyzajıyla eşsiz dedim ya bir ‘p' daha var ki o da B plus. Her şeyiyle güzide tasarlanmış bir mekan. Müdavimleri genelde dış taraftaki masaları kollarlar, denize daha da yakın olmak için. Benim favorim iç mekandır. Hem serin hem de nezih. Manzaradan da kopmadan kendime özel bir alan yaratırım. Sadece afişlere ayrılmış duvarı seyrederim gittiğimde. Gözüm genelde Frida Kahlo duvar resmine takılır. Ferah ve temiz lavabolarına girerken Goya ile göz göze gelirim. Tuvalet piktogramlarının farklı görsellerle, simgelerle betimlenmesi beni hep eğlendirir. Bir ara tüm rastladığım tuvalet, kadın ve erkek simgelerini fotoğraflayıp arşivlemeyi bile düşünmüştüm... Oturduğum yerden bakışlarımı ta abideye kadar odaklıyorum. Boğazın kıvrılarak bittiği yere kadar... Bu güzelim derinlikle, espasla, günlük heyuladan sıyrılıp boğazın sonuna doğru küçülüp giden gemilere binip çok uzaklara gitmeyi seviyorum. Eşim de öyle... Özel günlerimizde genelde burada oluyoruz. Bir de gittiğimiz mekanlara neden müdavim oluruz ki? Elbette çalışanlar için. Aradan uzun bir pandemi dönemi geçse de sizi maskenizin ardından bile tanıyan alakalı, kibar, Özgür gibi çalışanları var. Bir mekanda müşterilerin bakışlarını, hareketlerini, onları bunaltmadan gözeten çalışanlar daima iyi geliyor.
Büyüyen gelişen şehrimizde böylesine mekanların olması zenginlik olduğu gibi, zenginliği katan şey aslında tam da bu gibi özenli yerler.
Akşam güneşi denizin ürkek menevişlerini kıpırdatmaya başladı. Bazı büyük gemiler boğazdan öfkeyle geçerken dalgalar, ağızlarından çıkan köpükleri kıyıya kadar getiriyor. Şimdi deniz, bir deniz anasına met cezir olacak kadar kabardı. Her an, her görünüş şiir gibi. Gözümüzü dağlayan akşam güneşi gemilerini benden saklayadursun, aklıma bir dize düşüyor. Bir şarkı... ‘yeni köy’...
‘Çok uzun gemiler geçiyor boğazdan. Boğazımda düğümlenir adın birazdan...’Feridun Düzağaç’tan bir şarkı. O da hemen karşıda Bozcaada’da oluyor genelde. Beni duyuyorsa selam olsun. Buralara da bekleriz kendisini. B-plus’da bir şeyler içeriz belki.
Güzellikleri ile yaşanası, güzide mekanları ile eşsiz, değerli sanatçılarından mütevellit kıymetli ve pahalı kentimizin değerini bilmek dileğiyle... H. Kalın.
YAZARLAR
Yayınlanma: 31 Temmuz 2021 - 10:00
Şiir gibi şehir
İlk gençliğimde “kordon” derdik
YAZARLAR
31 Temmuz 2021 - 10:00
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir