Bir düşünün, bütün dünya nimetlerinizden elinizi ayağınızı çekip, hiçbir şeye sahip olmadan, karnını doyurmak için dilenerek, mal ve mülke sırtınızı çevirerek bir hayat sürdürmeye çalışıyorsunuz. Varlıklı olduğu halde bu çağda bunu kaç kişi başarabilir bilinmez. Ama bundan yaklaşık 2 bin 500 yıl önce yaşamış bir filozof tam da böyle bir yaşam sürmüştür. Bu filozof MÖ 412 yılında dönemin Yunan kolonisi olan Karadeniz'in Sinope (Sinop) ilinde doğmuştur. Yaşamının Sinop'ta geçen ilk yılları hakkında babası Hicesias’in kuyumcu ve sarraf olduğu bilgisi haricinde fazla kaynak yoktur. Babası ve Diyojen'in kalpazanlık ve para tahribatı suçuyla Atina'ya sürgün edildiği bilinmektedir. Kısa bir süre sonra onu terk eden “Manes” adındaki köle ile geldiği Atina'da dönemin medeniyetine karşı çıkmış bir köpek gibi yaşamaya karar vermiş, böylece "kynikos" (köpeksi) adını almıştır.
Kinizm; zenginlik, güç, şöhret gibi bütün insani duyguları terk edip her şeyden uzak yaşamayı benimseyen bir düşünce biçimidir. Kinizm için var olan temel kavramlar, doğa, akıl, kendi kendine yeterlilik ve özgürlüktür. Bunun dışında her şeyi yok sayarlar. Bir kinik için, gelenekler genellikle saçmadır ve alay konusu olmaya değerdir. Her ne kadar bu düşüncenin kurucusu Sokrates'in öğrencisi olan Antisthenes olarak kabul edilse de, kinizm denildiğinde genelde akla gelen ilk kişi, hayatını kendine yetmeye ve utanç duygusunun yoksunluğuna adayan Sinoplu Diyojen'dir. Diyojen dinde, davranışta, giyimde, barınmada, yiyecek ve terbiyede bütün geleneği reddetmiştir. Antisthenes’in doğaya uygun yaşam çağrısına uyarak hayatını son derece fakir olarak geçiren Diyojen'in içinde yaşadığı bir fıçısı ve bir çanağı vardır. Rivayetlere göre bir gün bir çeşme başında avucu ile su içen bir çocuğu gördüğünde, “Bu çocuk bana fazladan eşyam olduğunu öğretti” diyerek elindeki çanağı da atmıştır.
Diyojen yoksulluk içinde yaşadığı, halka açık yerlerde yatıp kalktığı ve yiyeceğini dilenerek topladığı halde, herkesin aynı şekilde yaşaması gerektiğini savunmamıştır. Kişinin en kısıtlı yaşam koşullarında bile, mutlu ve bağımsız olabileceğini göstermeyi amaçlamıştır. İnsanın kendi kendine yeterli olabilmesi gerektiğini savunmuştur. Uygarlaşmanın getirdiği kurallara ve araçlara bağlı olan bir yaşamı reddetmiş, yaşamın doğal ve sade olması gerektiğine inanmıştır. Kendi açısından sade ve doğal, toplumsal değerler açısından ise sefil denebilecek bir yaşam sürer. Ona göre, sade bir yaşam tarzı, sadelikten başka, örgütlenmiş, dolayısıyla uzlaşımsal toplumların görenek ve yasalarını da önemsememek anlamına gelir. Diyojen, doğaya aykırı bir kurum olan ailenin yerini, kadınların ve erkeklerin tek bir eşe bağlı olmadığı, çocukların ise bütün toplumun sorumluluğunda bulunduğu doğal bir durumun alması gerektiğini savunmuştur. BÜYÜK İSKENDER VE DİYOJEN
Diyojen ile ilgili anlatılan en ünlü hikayesi ise Büyük İskender ile arasında geçen diyalogdur. Başkalarının sefillik olarak gördüğü yaşamına rağmen dünyanın pek çok yerinde ün yapan bu filozofu ziyaret eden Büyük İskender başka insanların kendisinden korkuyla kaçışmasına rağmen hiç istifini bozmayan Diyojen’e “sen benim kim olduğumu biliyor musun ?"der. Diyojen “sen benim kölemin kölesisin çünkü dünya benim kölemdir, sen de dünyanın kölesisin” diyerek cevap verir. Diyojen’in bu yanıtı çok hoşuna giden İskender kendisinden istediğini dilemesini söyler. Diyojen’in cevabı ise yaşam felsefesine uygundur, “Gölge etme başka ihsan istemem.” Daha sonraları İskender bu olay üzerine "Ünlü imparator Büyük İskender olmasaydım 'Diyojen' olmak isterdim" demiştir. SİNOP GİRİŞİNDE HEYKELİ VARDIR
Türkiye'de de Diyojen'in anısını yaşatmak için 2006 yılında Sinop'un girişine heykeli dikilmiştir. Heykel elinde fener ve yanında köpeğiyle birlikte tasvir edilmiş ve yaklaşık altı metredir. Diyojen, insanları hiç sevmez ve onları küçümsermiş. Gündüz vakitleri elinde fenerle "Bir adam arıyorum," diyerek sokaklarda gezermiş. Bunu yaparak, Atina'da "adam" yani iyi ve erdemli birini görmediğini anlatmaya çalışmıştır. Diyojen'e değerli bir varlığı olup olmadığı sorulduğunda "Var" deyip üzerinden değerli bir şey çıkmayınca onunla alay edenlere göğsünü açıp "İçinde birbirinden güzel şeyler olan bu vücudu taşıyorum ama senin gözlerin kapalı olduğundan göremiyorsun," demiştir. ÖLÜMÜ
Kuduz bir köpeğin ısırığıyla, çiğ ahtapot yeme alışkanlığına bağlı olarak ya da nefesini tutarak intihar ettiği gibi pek çok ölüm sebebi rivayet edilmekle birlikte, bugün ölüm nedeni hakkında kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Zaman içerisinde Diyojen, onun yaşam biçimine benzer yaşayan insanlar için bir yakıştırma olmuştur. Bu benzetme psikiyatride de kullanılmaya başlanmış ve kendilerine bakmayan insanlar Diyojen’e benzetilerek, hastalıklarına "Diyojen sendromu," adı verilmiştir.
Kinizm; zenginlik, güç, şöhret gibi bütün insani duyguları terk edip her şeyden uzak yaşamayı benimseyen bir düşünce biçimidir. Kinizm için var olan temel kavramlar, doğa, akıl, kendi kendine yeterlilik ve özgürlüktür. Bunun dışında her şeyi yok sayarlar. Bir kinik için, gelenekler genellikle saçmadır ve alay konusu olmaya değerdir. Her ne kadar bu düşüncenin kurucusu Sokrates'in öğrencisi olan Antisthenes olarak kabul edilse de, kinizm denildiğinde genelde akla gelen ilk kişi, hayatını kendine yetmeye ve utanç duygusunun yoksunluğuna adayan Sinoplu Diyojen'dir. Diyojen dinde, davranışta, giyimde, barınmada, yiyecek ve terbiyede bütün geleneği reddetmiştir. Antisthenes’in doğaya uygun yaşam çağrısına uyarak hayatını son derece fakir olarak geçiren Diyojen'in içinde yaşadığı bir fıçısı ve bir çanağı vardır. Rivayetlere göre bir gün bir çeşme başında avucu ile su içen bir çocuğu gördüğünde, “Bu çocuk bana fazladan eşyam olduğunu öğretti” diyerek elindeki çanağı da atmıştır.
Diyojen yoksulluk içinde yaşadığı, halka açık yerlerde yatıp kalktığı ve yiyeceğini dilenerek topladığı halde, herkesin aynı şekilde yaşaması gerektiğini savunmamıştır. Kişinin en kısıtlı yaşam koşullarında bile, mutlu ve bağımsız olabileceğini göstermeyi amaçlamıştır. İnsanın kendi kendine yeterli olabilmesi gerektiğini savunmuştur. Uygarlaşmanın getirdiği kurallara ve araçlara bağlı olan bir yaşamı reddetmiş, yaşamın doğal ve sade olması gerektiğine inanmıştır. Kendi açısından sade ve doğal, toplumsal değerler açısından ise sefil denebilecek bir yaşam sürer. Ona göre, sade bir yaşam tarzı, sadelikten başka, örgütlenmiş, dolayısıyla uzlaşımsal toplumların görenek ve yasalarını da önemsememek anlamına gelir. Diyojen, doğaya aykırı bir kurum olan ailenin yerini, kadınların ve erkeklerin tek bir eşe bağlı olmadığı, çocukların ise bütün toplumun sorumluluğunda bulunduğu doğal bir durumun alması gerektiğini savunmuştur. BÜYÜK İSKENDER VE DİYOJEN
Diyojen ile ilgili anlatılan en ünlü hikayesi ise Büyük İskender ile arasında geçen diyalogdur. Başkalarının sefillik olarak gördüğü yaşamına rağmen dünyanın pek çok yerinde ün yapan bu filozofu ziyaret eden Büyük İskender başka insanların kendisinden korkuyla kaçışmasına rağmen hiç istifini bozmayan Diyojen’e “sen benim kim olduğumu biliyor musun ?"der. Diyojen “sen benim kölemin kölesisin çünkü dünya benim kölemdir, sen de dünyanın kölesisin” diyerek cevap verir. Diyojen’in bu yanıtı çok hoşuna giden İskender kendisinden istediğini dilemesini söyler. Diyojen’in cevabı ise yaşam felsefesine uygundur, “Gölge etme başka ihsan istemem.” Daha sonraları İskender bu olay üzerine "Ünlü imparator Büyük İskender olmasaydım 'Diyojen' olmak isterdim" demiştir. SİNOP GİRİŞİNDE HEYKELİ VARDIR
Türkiye'de de Diyojen'in anısını yaşatmak için 2006 yılında Sinop'un girişine heykeli dikilmiştir. Heykel elinde fener ve yanında köpeğiyle birlikte tasvir edilmiş ve yaklaşık altı metredir. Diyojen, insanları hiç sevmez ve onları küçümsermiş. Gündüz vakitleri elinde fenerle "Bir adam arıyorum," diyerek sokaklarda gezermiş. Bunu yaparak, Atina'da "adam" yani iyi ve erdemli birini görmediğini anlatmaya çalışmıştır. Diyojen'e değerli bir varlığı olup olmadığı sorulduğunda "Var" deyip üzerinden değerli bir şey çıkmayınca onunla alay edenlere göğsünü açıp "İçinde birbirinden güzel şeyler olan bu vücudu taşıyorum ama senin gözlerin kapalı olduğundan göremiyorsun," demiştir. ÖLÜMÜ
Kuduz bir köpeğin ısırığıyla, çiğ ahtapot yeme alışkanlığına bağlı olarak ya da nefesini tutarak intihar ettiği gibi pek çok ölüm sebebi rivayet edilmekle birlikte, bugün ölüm nedeni hakkında kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Zaman içerisinde Diyojen, onun yaşam biçimine benzer yaşayan insanlar için bir yakıştırma olmuştur. Bu benzetme psikiyatride de kullanılmaya başlanmış ve kendilerine bakmayan insanlar Diyojen’e benzetilerek, hastalıklarına "Diyojen sendromu," adı verilmiştir.