Genellikle akşamın alacakaranlığında ya da daha da sonra sokaklardan gelip geçerler birer gölge gibi.
Sessizdirler..
Kimisi işten çıkmıştır geç bir saatte, kimisi daha erkenden çıkmıştır ve arkadaşlarıyla birahane, meyhane ya da bara takılmıştır bir süre..
Ve evine gitmek için oradan çıkmışlardır. Çoğunun acelesi yoktur..
Başları öndedir genellikle. Sanki bir şeyler hakkında derin hesaplar yapmaya çalışan sokak bilgeleri gibi yürürler..
Ama yine de çoğunun adımları sarsak, bazıları ise bezgindir...
Kimisi evli, kimisi ise tek başına sırtlamaya çalışıyordur koca hayatı…
Ancak evde onca insan olsa da, tek başlarına takılsalar da genellikle iç dünyalarının derinliklerinde yaşayan adamlardır onlar.
Çevirip de herhangi biriyle samimi, içten bir konuşma şansını yakalayabilseydiniz eğer, çocukluk kırılmalarına sıra geldiğinde, nemlenecektir gözleri..
Ama kimisi bu talihsiz çocukluğun açtığı yaraların farkında, kimisi ise bunu anlama kapasitesine asla ulaşamadan bitirecektir ömrünü.
Çok az insana selam verirler sokaklardan geçip giderken.
Bazen tanıdıkları çıkar elbette oralarda..
Bir baş selamıyla, ya da bezgince ama samimi bir şekilde kaldırılan el halleder selam meselesini…
Çoğunda yaralarını sarabilme kudreti yoktur.
Kimi korkar yaralarının üzerine gitmekten. Kimisi kanatıp da başına bela etmek istemez bir kez daha.
Kiminin yoksulluklar bükmüştür belini, kimi ise bir dizi talihsizlik sonucu düşmüştür siyah poşetin eline…
Derin kırılmaları vardır bu adamların..
Hayatlarında çok şey yolunda gitmemiştir. Sık sık yenilgiye uğrarlar hayat karşısında.
Ezici çoğunluğu iyi adamlardır. Çoğunun kimselere zararı yoktur. Zararlarını kendi hanelerine yazdırırlar.
Çevrelerinde pek de tekin adam olarak bilinmezler ama.
Korkulmaz da onlardan muhtemelen, ama yakınlık kurmak isteyen de pek çıkmaz..
Biraz kendi hallerine bırakılmış gibidirler.
Kiminin adı akşamcıya, kiminin sarhoşa, kiminin piizciye, kiminin berduşa çıkmıştır…
Haklarında çok şey söylenir kuşkusuz, hayatlarını zorlaştıran çok unvan verilir kendilerine, ancak içlerinde çoktan yanıp küllenmiş ateşin farkında bile değildir insanlar.
Çoğu kaybetmiştir. Aradığını bulamamıştır. Hüsrana uğramıştır. Vazgeçmiştir. Teslim olmuştur. Boş vermiştir..
Bitkisel hayata yakın durmayı daha güvenli bilmiştir. Yarı ayık, yarı sarhoş bir alemde, dertleriyle daha kolay başa çıkabileceğine yürekten inanmıştır…
Ve yokluğu, yoksunluğu, yoksulluğu, kimsesizliği, yalnızlığı, münzeviliği, hayal kırıkları ve daha nicelerini doldurmuştur büfeci, o ellerine tutuşturduğu siyah poşetlerin içine.
Artık adını koyalım değil mi, abiler ablalar…
O siyah poşetlerin içinde içki vardır elbette. Çoğumuzun nevale dediğimiz meret…
Çok eskilerden kalma bir adet ve mahalleye saygıyı ifade eder o siyah poşet.
Gerçi bir zamanlar gazete kağıdına iyice sarılır da öyle verilirmiş nevale, ancak daha sonraları, daha da sarmak, görünmez kılmak gerekmiş kendilerini..
Mahalleli, konu komşu içerde yatan kuzuyu görmese çok daha iyi olurdu efendim…
Evlerine vardıklarında ise usulca koyarlar nevaleyi bir yere. Eşler ve çoluk çocuk muhtemelen yüzünü ekşitecektir.
Ya da yetinmeyerek bozuğunu da atacaktır. Nasihat dinleyecektir siyah poşetli.
Ama artık ses çıkarmasının bir anlamı olmayacağını bilecek kadar deneyimlidir. Sessizce geçip yerine oturur ve fırsatını bulduğu ilk anda çöker nevalenin başına..
Yalnız yaşayan siyah poşetlinin ise evde işi daha kolay elbette… Hesap vereceği, dert anlatacağı, fırçasını yiyeceği kimsesi yoktur. Siyah poşetin içindekine uzatır elini usulca. Küçük bir çilingir sofrası ve dem başlar…
Demin ileri aşamalarına doğru akla ya eski sevgili, eski eş, uzun zamandır aranmayan bir arkadaş ya da aileden biri düşer. Aranıp gevezelik yapılır, duygusal bir ses tonuyla.
Ve sonra yine döner o koyu yalnızlığına…
Biz erkekler çok tuhaf varlıklarız velhasıl. Yaşadığımız travmalarla kadınlar kadar kararlı bir şekilde mücadele edemiyoruz birçoğumuz. Daha kolay pes ediyoruz. Ve gerçeklerin sert dünyasından kaçarak ya kadınlara sığınıyoruz, ya içkiye. Ya da becerebilirsek ikisine birden…
Ve her üç halde de bir kez daha kaybediyoruz..
Hey siyah poşetli, bütün bu namüsait koşullarda bile şerefe yine de usta…
YAZARLAR
Yayınlanma: 28 Ocak 2023 - 09:00
SİYAH POŞETLİ ADAMLAR…
Genellikle akşamın alacakaranlığında ya da daha da sonra sokaklardan gelip geçerler birer gölge gibi
YAZARLAR
28 Ocak 2023 - 09:00
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir