Sakin şehir (cittlaslow) unvanlı, Türkiye’nin en büyük adası Gökçeada; yerli ve yabancı rüzgar sörfü tutkunları için adeta bir cennet. Adaya gelen sörf tutkunları, Aydıncık Plajı’nda esen etkili rüzgara kendilerini bırakarak adrenalin ve özgürlüğün tadına varıyor.
Kitesurf ya da kiteboard olarak da bilinen rüzgar sporu; su kayağı, sörf, uçurtma ve yamaç paraşütü gibi sporların jimnastik hareketleri ile birleşmesi sonucu oluşmuş. Ekstrem sporlar arasında yıldızı gittikçe parlayan kiteboarding, paraşütle havalanıp dalgalarda özgürce sörf yapma imkanı tanıyor. Rüzgarı kuvvetli ve sürekli olan yerler, kitesurf için ideal ortamlar. Kiteboarding yapmak için 8 deniz mili rüzgâr yeterli olabiliyor. Gökçeada’da da bu ortam fazlasıyla sağlanıyor. Hatta dünyayı dolaşan kitesurf öğretmenleri Gökçeada'nın dünya çapında bir yer olduğunu söylüyorlar. Gökçeada, tüm yıla dağılan ve homojen rüzgarları sayesinde bu spor dalı için biçilmiş kaftan. Ülkemizde yeni yeni keşfedilen bu spor gün geçtikçe popüler hale geliyor. Yerli ve yabancı birçok turist bu sporu yapmak için Gökçeada’ya akın ediyor. Gökçeada’nın Aydıncık Plajı’na bu sporu icra etmek için gelen turistlerin kurdukları kamp alanı göze çarpıyor. Özellikle Bulgaristan ve Romanya’dan geldikleri gözlemlenen sörfçüler, Aydıncık Plajı’nda karavanlarında, otomobillerinde veya çadırlarında konaklıyor. Aydıncık ve hemen yanındaki Kefaloz farklı rüzgar durumlarına göre tercih ediliyor. Dalga sevenler genelde dalgalı Kefaloz'u tercih ediyorlar. Rüzgar sörfüyle ünlenen Aydıncık Plajında, kitesurf sevenler için de bir ortam oluşmuş, özel ders alma imkanları doğmuş. Bulgarların paravan okul açarak Aydıncık Plajı’nda yasadışı ders verdikleri de bilinenler arasında. Bu durum diğer sertifikalı okulların tepkisini çekiyor. Okullardaki bir saatlik eğitimin bedeli ise 200 lira civarında.
Kitesurf eğitimi neleri içeriyor?
Kitesurf’de genelde üç basamaklı eğitim programları uygulanıyor: Başlangıç, orta ve ileri seviye eğitimler. Öncelikle sekiz saatlik süreyi kapsayan başlangıç eğitiminden başlamak gerekiyor. Bu eğitimde nasıl doğru ve emniyetli bir şekilde kitesurf yapılacağı öğretiliyor. Başlangıç aşamasında eğitimin ilk bir saati ise kara üzerinde gerçekleşiyor. Bir saatlik süreçte rüzgarın hareketleri, kitesurf yapmak için gerekli malzemelerin tanınması, rüzgar penceresinin ne anlama geldiği, rüzgar penceresinin güçlü ve güçsüz bölümleri anlatılıyor. Verilen temel eğitimin ardından gerçek anlamda uçurtma sörfü yapmaya başlıyorsunuz. Tek el kullanma becerisine sahip olduktan sonra ise uçurtmayı kaldırmayı deneyecek ve vücudunuzu sürüklemeyi öğreneceksiniz. Burada edindiğiniz temel bilgiler sizi orta seviye eğitim almaya doğru götürecek. Orta seviye eğitim ise dönüş yapabilmeyi ve toe side denen ters ayak kayabilmeyi baz alan bir aşama. Aslında bu seviyedeki amaç kitesurf yaparken eksikleriniz varsa ve kayış tarzınızda düzeltmeniz gereken bir durum bulunuyorsa bunları saptamak üzerine kurulu. İleri seviye eğitimde serbest stil hareketler öğreniliyor. Trapez takılı ya da takılı olmadan yapılacak sıçrama ve atlamaların öğretildiği eğitim süreci sizin kitesurf tarzınızı oluşturuyor.
Kitesurf’ün tarihi
Kitesurf'ün tarihine gidecek olursak, 1800'lerde George Pocock'ın yaptığı büyük uçurtmalardan başlayabiliriz. Bugünkü gibi dört hatlı bir kontrol sistemi olan bu uçurtmalarla karada arabalar, suda ise tekneler kontrol edilebiliyordu. Buradaki amaç, beygir gücü yerine alternatif bir kullanım yaratmaktı. 1903'te Samuel Cody adındaki bir havacılık uzmanı, “insanları havaya kaldıran” uçurtmalar geliştirdi ve uçurtma gücü kullanan portatif yelkenlisiyle Manş Denizi'ni geçmeyi başardı. Kitesurfing için ilk patenti 1977 yılında Hollandalı Gijsbertus Adrianus Panhuise aldı. Suda yüzen bir board üzerinde dik durarak paraşüt benzeri bir araçla rüzgarda ilerlemeye dayalı su sporu şeklinde alınan bu patent fazla ilgi görmese de, Panhuise'i kitesurf'ün mucidi olarak anabiliriz. Günümüzün kiteboard'unu oluşturan gelişmeler ABD'de Roeseler'ler ve Fransa'da Legaignoux'lar tarafından 1990’lı yıllara doğru gerçekleştirildi ve “kite buggy” isimli aracın icadı ile paralel olarak ilerledi. Boeing aerodinamikleri konusunda uzman olan Bill Roeseler ile oğlu Cory Roeseler “KiteSki” adlı, iki hatlı delta tarzı bir uçurtmayla ilerleyen su kayaklarının patentini aldılar. Legaignoux kardeşlerin geliştirdiği 'Wipika' uçurtması ise önceden şekillendirilmiş şişme tüpler ve kanatların ucuna yerleştirilmiş basit bir kontrol sisteminden oluşuyordu. 1997’de Raphaël Salles ve Laurent Ness tarafından günümüz haline çok yakın kiteboard’lar üretildi. 1998’in sonuna geldiğimizde kitesurfing, ekstrem sporlar sahnesindeki yerini almıştı. Aynı yıl Maui Adası’nda Flash Austin’in galibi olduğu ilk yarış düzenlendi.

