“Eğer Ayı’nın işareti yoksa, hiç kimse alıp satamayacak. Bu işaret görünür olduğunda, üçüncü büyük savaş çıkacak.”
Kuzey Amerika’da yaşayan Hopi Kızılderilileri’nin bir kehaneti ile yazıya girdim. İlginçtir ki Hopi’ler Atalarının uzaydan geldiğine inanırlar. Günümüzde nüfusları yaklaşık 8.000 civarındadır. Hopi kültürü metafizik bir görüşe sahiptir ve bu görüşte zaman kaybolur, mekân başkalaşır. Hopi kültüründe evreni tarif eden öyle kavram ve soyutlamalar vardır ki, batılı dillerde bunları açıklamaya yeterli sözcük yoktur. Örneğin Hopi evren anlayışındaki “tezahür etmemiş evren” ile bizim yaşadığımız “tezahür etmiş ya da etmekte olan evren” kavramını bir batı dilinin sözcükleriyle ifade etmek olanaklı değildir. Yine Hopiler’de rastlanan bir başka kavram yataylıktan dikeyliğe geçiş kavramıdır ki, bu kavrama yalnızca Asya Şamanizminde rastlanmaktadır. Hopiler’in ve Uygur Türklerinin kullandığı pek çok sembolün aynı olduğu ve ortak olan bu sembollerin kökenlerinin Mu kıtası olduğu ileri sürülmektedir. Hopiler’in 1970’li yıllardaki şefinin adı Beyaz Ayı’dır. İşte bu şefleri Beyaz Ayı olan Hopilerin kehanetine bir kulak verelim dedim bu ayki yazımda. Bakalım nerelere kadar uzanacağız.
Biraz eskiye gidelim. Benim doğduğum yıla, 1969. ABD’de bir askeri proje, ARPANET PROJESİ kapsamında Amerika’nın dört üniversitesine ait bilgisayarlar veri alışverişi yapmaları maksadıyla birbirlerine bağlandılar. Amaç, Amerika’ya bir füze saldırısı olursa korunmuş olan bilgisayarlar sayesinde tüm verilere ulaşmak ve işlem yapmak olanağı doğmasıydı. Üç yıl sonra FTP (file transfer protocol) ve e-mail alışverişi başlamıştı. 1983’de ise internet artık devredeydi ve dünya üzerinde 390 bilgisayar TCP/IP protokoluyla iletişim kurabilmekteydi. 1990’a gelindiğinde ise Avrupa Parçacık Fiziği Araştırma Merkezi (CERN) artık World Wide Web (www)’i geliştirmişti. Üç yıl sonra bu kez de dünya çapındaki bilgisayar ağını taramak isteyen bilim adamları web-browser’ı hizmete sundular ve savunma amaçlı bir proje artık ticari maksatlı da kullanılmaya başlanmış oldu. Yani bugün adres çubuğunda kullanılan “www” nedir bir bakalım istedim aslında. Peki ama gerçekten “www” World WideWeb’midir?
Bunun cevabı için biraz daha eskilere gidelim bence. 2000 yıl öncesine gidelim. Yeni Ahit’in Yuhanna kısmına. Azizelerden, meleklerden ve ejderhalardan bahseden kısma. Bu kısımda geçen bir öyküye kısaca bakalım;
“Göklerde ışık saçan bir kadın göründü. Bedeni güneş gibi parlıyordu ve ay ayaklarının altındaydı. Hamileliğinin son dönemindeydi. Başında on iki yıldızdan oluşan bir taç vardı.
O sırada dev, ateş kırmızısı bir ejderha doğumdan hemen sonra çocuğu yutmak için kadına yaklaştı. Ejderhanın her birinde bir taç ve on boynuz bulunan yedi kafası vardı. Kadın insanlığın ruhani lideri olacak bir çocuk doğurdu. Çocuk doğumdan hemen sonra göksel yaratıklar tarafından alınıp kutsal ve güvenli bir yere götürüldü. Ancak kadın çöle kaçtı, çünkü ejderha her ikisini de kovalıyor ve tehdit ediyordu. Bunun üzerine Mikail ejderhayla savaştı. Tüm meleklerini etrafına toplamıştı; ejderhaysa kendi ordularının ortasındaydı. Bir zaman sonra ejderhanın gücü kalmadı ve yanındakilerle birlikte yeryüzüne düşürüldü.
Yeryüzüne indiğinde ejderha başından beri çocuğunu almak istediği kadını hiç vakit kaybetmeden takibe başladı. Ancak kadına kendini kurtarıp güvenli bir yere gidebilsin diye ödünç kanatlar verilmişti. Bunun üzerine ejderha kadını boğmak için ağzını açıp sel fışkırttı. Ancak yeryüzü kadına yardım ederek seli yuttu.
O zaman ejderha gazabını kadından yana olanlara yöneltti. Bunlar gerçek ve soylu hedeflere varmaya çalışanlardı.
Denizden yedi kafası ve on boynuzu olan bir canavar çıktı. Her boynuzunda bir taç vardı ve her kafasında da ruhun düşmanlarının isimleri yazılıydı. Ejderhanın tüm kudreti ve gücü canavara geçmişti. O sırada yerden ikinci bir canavar çıktı. İki boynuzu vardı; bir kuzu gibi görünüyordu ama bir ejderha gibi konuşuyordu. Birinci canavarın yaptığı her şey, sihirli bir şekilde onun yüzüne yansıyordu. Bu ikinci canavar tüm insanların birinci canavara tapması için uğraşıyordu. İkinci canavar herkesin alnına veya sağ eline canavarın işaretinin damgalanmasını sağladı ve işareti taşımayanların ne bir şey alması, ne de satması mümkün oldu. Bu canavarın sayısı 666 idi ve bu sayı aynı zamanda insanların sayısıydı.”
Ejderhalar, canavarlar, sayılar, larlarlar….
Böyle düşündünüz sanırım ama gelin biraz beyin jimnastiği yapalım. Birinci canavar şeytan olsun. İkincisi ne olurdu peki sizce. Bence bilgisayar. İlkinin yaptıkları sihirli bir şekilde yüzüne yansıyan ve sayısı 666 olan bir canavar, yani “www” sahibi bir bilgisayar. Ne alaka der gibisiniz, açalım o zaman;
Sayı gizemciliği Kabala’nın bir parçasıdır. Sayıların harflerle ilişkisi olduğuna inanılan bir bilimdir Kabala için sayı gizemciliği. Peki sayıların harflerle ilişkisi ne demek? Bu bilim dalına göre evrenin tüm güçlerinin ve insanın tüm özelliklerinin sayılarla, daha doğru bir söylemle rakamlarla ifade edilebileceğini görüşünden hareket eden bir daldır. Uzmanlar için rakamlar kozmik güçlerin ya da enerjilerin yerini tutan simgeler, kodlardır. Bu gizemci bilim dalında her harfin çok kapsamlı bir anlamı vardır. Hem sayılar hem de harfler aynı güçlerle ilişkili oldukları için birbirlerinin yerini alabilirler. Bunun için doğru sıralama yapılmalıdır ve bu da ancak doğru anahtarla olabilir. Mesela Yahudi Kabalası böyle bir anahtar kullanır bu gizemli bilimde. Böylelikle birden fazla rakamdan oluşan sayılar belirli bir sözcüğü veya tersine bir sözcük belirli bir sayıyı ifade eder. 2000 yıldan fazla zamandır Hıristiyan gizemcileri bu bilimle uğraşarak İncil’de ki bu bölümde geçen 666’nın sırrını bulmaya çaba sarf etmekteler.
Peki bu 666 ile www niye bağlantılı diye düşünürseniz eğer size İbrani Alfabesini inceleyin derim. Orada harflerin sayısal değerlerini göreceksiniz. 6 hangi harfe denk geldi?
Bu Hopiler, canavar 666 veya www ile bizim bugün göremediğimiz gerçeği nasıl da ortaya koydu öyle değil mi?
“Eğer ayının işareti yoksa hiç kimse alıp satamayacak. Bu işaret görünür olduğunda, üçüncü büyük savaş çıkacak.”
Etrafınıza bakın bakalım, barkodu olmayan bir ürün var mı? Ayının izi yani. Yok mu? Peki bir düşünün bakalım, üçüncü büyük savaş çıkar mı?
Tüm bunlar ne demek oluyor diye düşünüyorsunuz biliyorum. İnanın tüm bunlar bize gösterilmemeye çalışılanların sadece yüzde biri. Aslında her şey tüm çıplaklığıyla karşımızda iken, niçin manasızca ACUN’a bakıp da zamanı yitiriyoruz.
YAZARLAR
Yayınlanma: 12 Aralık 2018 - 13:52
Ufuk Cankaya yazdı... 666
“Eğer Ayı’nın işareti yoksa, hiç kimse alıp satamayacak
YAZARLAR
12 Aralık 2018 - 13:52
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir