Yaşam ve ötesi. Yani günümüz görüşüyle; hayat ve ölüm sonrası. Ölüm sonrası var mı? Var ise nedir? İslam’ın dediği gibi kıyamete dek kabirde tutsak bir ruh mu yoksa kıyamet koca bir yalan mı? Vücut dediğimiz organizma yok oluyor mu yoksa dönüşüme uğrayıp doğada ki değerini koruyor mu? Vücut mu ruhu konuk ediyor yoksa ruh mu vücudu sarmalıyor?
Gelecek ile ilgili olarak sadece öngörülerde bulunabiliyoruz. Geleceğimiz ile ilgili olarak temenniler, dilekler, isteklerle geçen bir ömür tamamlayıp hayatı noktalamak adeta kader olmuş. Oysa ki; gelecek ile ilgili olarak elimizde kesin bir bilgi var. Ölüm.
Bir gün mutlak olarak karşılaşacağız o ölüm ile. Ancak ne tuhaf ki; gelecekte gerçekleşeceği hakkında kesin olarak bilgiye sahip olmadığımız her şey için ömrümüz boyunca çalışıp durduğumuz halde, kesin olarak karşılaşacağımız ölüm ile ilgili olarak hiçbir çalışma içine girmiyoruz. Yani, krediler alıp otomobillere, evlere sahip olmak istiyoruz ve çalışma hayatının kölesi olarak geleceğimizi ipotek altına alıyoruz ama ya ölüm, kesin olarak gelecek ile ilgili olarak bildiğimiz tek gerçek ölüm için ne yapıyoruz.
Bu sorum din kisvesi altında cevaplanmamalı. Öldükten sonraki hayatı bir şekilde görmedikleri halde gerçekmiş gibi anlatan din ulemalarının öğretileri gereği ibadet ederek ölüm için, öbür taraf için hazırlanmak değil anlattığım.
Bizim adına “ölüm” dediğimiz geleceğin gerçeği aslında yanlış bir algı olmaz mı? Yani biz ölmekten bahsederken belki de doğum ile karşılaşıyor olamaz mıyız? Üstelik elimizde bu kadar done varken, bunu nasıl “ölüm” kelimesi ile basitçe sonlandırabiliriz ki? Bedenimiz bile ruh ile ayrıldıktan sonra yok olmayıp doğada dönüşüm ile kendisine yer buluyor da benliğimizin gerçeği olan ruh ölüyor mu? Bedeni kabre sığdıramıyoruz da ruhu mu sığdırıp kabir de hapsedebiliyoruz? Bence bu koca yalanlardan bir an evvel sıyrılmalıyız.
Ölüm dediğimiz olay belki de bir başlangıç. Zaman dediğimiz kavram belki de tamamen yanlış. Zamanın ve mekanın boyutsal anlamı belki de düşündüğümüz gibi değil. Ölüm belki de bir boyut atlama, yeniden doğma. Belki de doğduğumuzda aslında başka bir alemde öldük. Çok mu karıştı? Aslında konuya yakın olanlar için hiç de karışmadı ve bu satırları okuyanlarınızın içinde konuya hakim olan varsa, çok da fren yaparak yazmışsın “Ufuk Bey” diyerek okumuşlardır.
Zamanı kontrol edemiyoruz, ölümü engelleyemiyoruz ama gerçeklerle yüzleşebiliriz. Biraz cesaret lazım, biraz da bilgiye açık olma. Alma kanallarımızı açmalıyız. Kapılardan geçmek ürkütmemeli bizi. Öğretilmiş dünyanın saçma kuralları dışında bulunan başka alemlerin gerçeğini öğrenmekten kaçınmamalıyız. Günler hızla tüketiyor kendini, gelecek dediğimiz öğretilmiş zaman hayatımızı öğüten bir değirmenin dibek taşı gibi dönüyor hiç durmamacasına.
2019 yılının ilk yazısını bir farkındalık yaratmak adına yazdım. Umarım başarırım. Bu yılı farkındalık yılı ilan ediyorum. En azından benim açımdan.
YAZARLAR
Yayınlanma: 01 Ocak 2019 - 14:08
Ufuk Cankaya yazdı... Farkındalık
Yaşam ve ötesi
YAZARLAR
01 Ocak 2019 - 14:08
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir