Birçok hastalığın sebebinin mikrop olduğunu insanoğlu Louis Pasteur ile keşfetti. Aslında mikrop biliniyordu ama özellikle gıdaların mikrop ürettiği kanısı hakimdi. Ancak Pasteur, yaptığı çalışmalarda gördü ki; hava ile temas etmeyen etler bozulmazken, hava ile temas eden etler bozulmakta. Bu şu sonucu ortaya koymuştu; mikrop hava ile gelen bir dış etken, yani gıda tarafından üretilmiyor. Ancak yine aynı kişi başka bir çalışmaya daha imza atmıştı. Fermantasyon.
Pasteur, içtiğimiz sütün bozulmasını önlemenin yöntemini keşfetmişti. Sütü 140 fahrenheit derecede otuz dakika süreyle ısıtmak ve sonra hızlı bir biçimde soğuttuktan sonra sütü kapalı ve sterilize edilmiş şişelere koymak gerektiğini buldu. Bu yöntem sütü mikroplardan arındırmak için günümüzde de kullanılmaktadır.
Bu yönteme günümüzde Louis Pasteur’ün adıyla ‘Pastörize’ etmek denilmektedir. Uzun süre saklanabilecek içecekler hakkında geliştirdiği yöntem, “pastörizasyon” olarak bilinmektedir.
O günlerden günümüze ulaşan beslenme sistemi mikropların üreyen değil dış etken olduğu gerçeği ile bir korku sonucu sürekli değişkenlik göstermiştir. Özellikle ABD kökenli çabuk yeme şeklinde beslenme obeziteyi doğurmuş ve kola kullanımı vücudun asit dengesini tümüyle değiştirmiştir. İnsanoğlu tükettiği gıdadan korkmayı öğrenmiş ve hijyenik şartları sağlamanın ilk önce mutfakta şart olduğu gerçeğini kabul etmişti. Bu kabulleniş günümüzde de geçerliliğini korumakta ve hatta sağlık örgütleri tarafından geliştirilen uygunluk şartları toplu tüketim merkezlerinin mutfaklarında uygulanması zorunlu kurallar bütününü oluşturmuştur.
Ancak bu da yetmez biz insanoğluna. Diyetisyenler toplumun önemli kişileri arasına girerler zamanla. Çünkü hastalıklar artık sebeplendirilmeye başlanmıştır modern çağ ile birlikte ve özellikle aşırı kilonun şeker, tansiyon, damar tıkanıklığı vb. birçok sonucu ölümle sonuçlanabilecek rahatsızlıklara yol açtığı ortaya konmuştur. İşte bu noktada, iradesine sahip olamayan günümüz insanı emir alarak aşırı kilo problemini yenmeyi hedefler. Emir almaya alışan insan, bu kez de kendisine bir diyetisyenin emir vermesini bekler ve ekonomik açıdan da bir maliyet oluşmasına rağmen diyetisyenlere müracaat eder. Çünkü yılmıştır artık, o kilo problemini her nasılsa yenmek istemektedir.
İyi de, tüm bunlar gerçeği yansıtıyor mu? Elbette ki yansıtmıyor. Bakın fast-food restoranlara, gerçek gözlerinizin önünde. Doymuş yağlarla yapılan patates kızartmaları, soğan halkaları asit cenneti kolalar eşliğinde tüketiliyor. Hem de boş masa olmamacasına. Soya hamurundan elde edilen sahte etli hamburgerler de cabası. Yoğun olarak bu mekânlarda gençler görülse de her yaş gurubuna günün her saati rastlamak mümkün. Yani hepimiz aynıyız.
Gıda terörü ile ilgili yüz civarı makale yazdım sizlere ulaşmak için. Önemli bilim insanları, çok değerli kitaplarıyla araştırmalarını siz insanoğluna ulaştırmayı hedeflediler. Ancak, görünen o ki; toplum gıda ile zehirlenmeye, emperyal güçler de toplumumuz üzerinde gıda terörü estirmeye devam ediyor.
YAZARLAR
Yayınlanma: 21 Aralık 2018 - 15:10
Ufuk Cankaya yazdı... Gıda Terörü
Birçok hastalığın sebebinin mikrop olduğunu insanoğlu Louis Pasteur ile keşfetti
YAZARLAR
21 Aralık 2018 - 15:10
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir