Küçücük bir örnekle başlayalım bu gün yazımıza. Aslında çoğunuzun bildiği bir hikaye ama yine de yazayım, yazayım ki hiç duymayanlara da örnek olsun, bilenlere de bilgi tazelemesi olsun.
Bir iş adamı özel aracı ile yaptığı seyahati esnasında küçük bir kasabada konaklamak üzere kasabada ki tek motele girerek oda ister. Oda fiyatı olan 200 TL’yi peşin ödeyerek odasına çıkar. Motel sahibinin manava borcu vardır ve manava olan 70 TL borcunu öder, 50 TL olan elektrik faturasını da öder ve kalan 80 TL’yi de yine borcunu kapatmak için benzin istasyonuna verir ve oraya da borcu kalmaz. Manav 20 TL olan elektrik faturasını öder ve 50 TL’lik mazot alır kamyonetine benzin istasyonundan. Benzin istasyonu eline geçen 130TL ile elektrik faturasını öder ve elektrik idaresi geçen ay gelen müfettiş tarafından oluşan bir gecelik konaklama borcunu motelciye 200 TL olarak ödeyerek borcundan kurtulmuş olur. Birkaç saat içinde gerçekleşen bu para trafiği esnasında iş adamımız aldığı bir telefonla yola çıkmak durumunda kalır ve resepsiyona inerek verdiği parayı ister. 200 TL’si ile kasabadan ayrılan ziyaretçi kasabaya hiç para bırakmamıştır ama neredeyse kasabada ödenmemiş borç da bırakmamıştır.
Bu kısacık hikaye bizlere cepteki paranın değil, dolaşımda ki paranın tüm toplum için ne kadar önemli olduğunu anlatıyor. Para gezindikçe zenginleşir toplumlar. Yastık altında saklanan para vatana ihanetin göstergesidir. Para ticarette olmalı, yapılan ticaretin işçileri ve memurları olmalı, dolaşan paradan tüm toplum her zaman faydalanmalı ki döngü oluşsun ve çarklar doğru işlesin. Ülkede 1000 kişinin bankada yatan milyonları olsa ülkeye faydası olur mu? İşte, ülkemiz örneğinde görüldüğü gibi o yatakta uyuyan paranın kimseye faydası olmuyor. Ülkemiz gizli zenginler ülkesi ve o gizli zenginlerin kimseye faydası yok. Ucube yaşantılarına hepimizi ortak ediyorlar.
Yaşadığımız ekonomik sorunları aşmak için bir sürü ekonomik tedbir paketi açıklanıyor, işverenden de işçiden de kemer sıkması isteniyor ama bir taraftan da görüyoruz ki ülkeyi yöneten yerel ve genel yöneticiler yaptıkları lüks harcamalarla en büyük ekonomik açığı oluşturuyorlar. İlk olarak yöneticilerimizin harcamalar konusunda dikkatli olmaları gerekiyor. Sorumsuz yöneticileri gören halk artık tahammül sınırlarını zorlamaya başladı ki, yaşananların doğal gereği de buydu. Halk artık nasıl bir geleceğe doğru yol aldığını kestiremiyor. Toplumun neredeyse tamamı bankalara borçlu. Kredi kartları, ev kredileri, araba kredileri, ihtiyaç kredileri, ticari krediler ile toplumun her kesimini faize bağlamış durumda bankalar. Halkın tek umudu ne yazık ki şans oyunları. Herkes talihinin peşine düşmüş, gelecek planlaması yapmakta.
Ekonomik sorunlar had safhaya ulaşmış durumdayken tedbirlerin sadece üreten kesim üzerinde uygulanması ülkeyi ekonomik anlamada daha da karmaşık bir hale getirdi. Üretici artık üretmiyor. Girdiler çok fazla yükseldi ve getiri götürüyü karşılayamaz halde. Sorunlara çözüm üretmekten çok uzak bir hükümet anlayışı ile üretim çarklarının dönemeyeceği gerçeğini gördü üretici ama ne yazık ki yöneticilerin gözleri halen gerçekleri göremeyecek kadar kör. Döngüye ihtiyacı olan ekonomimiz bir türlü gerçekten sorunlara eğilecek yöneticilere kavuşamıyor. Açıklanan ekonomik paketlerin içerisinde hep üreticiyi ve halkı kemer sıkmaya zorlayan sözde çözümler var. Oysa ki sorunu çözmenin yegane yolu yeniden yapılanmak adına üretim hamlesi gerçekleştirmektir. Üreticiye sağlanacak muafiyetler, indirimler ve satın alma garantileri vermek günümüz hükümetinin görevidir. Bunu yapmadıktan sonra açıklanacak ekonomik paketlerin faydası sadece bu günkü düzeni yaratanlaradır.
YAZARLAR
Yayınlanma: 26 Nisan 2019 - 10:17
Ülke Ekonomisi
Küçücük bir örnekle başlayalım bu gün yazımıza
YAZARLAR
26 Nisan 2019 - 10:17
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir