Bulunduğumuz yerden kıpırdayamıyoruz. Hiçbir yere gidemiyoruz. Arabamız var binemiyoruz. elektrik var lambayı yakamıyoruz, suyumuz var kurnayı açamıyoruz, canımızın istediğini değil en ucuz olanını tüketiyoruz, şık bir giysi almak bile hayal oldu, yakında yamalı elbiseler giymeye başlayacağız. Şimdilik sadece hava bedava, yakında onu da sınırlandıracaklarından korkuyoruz. Yıllık izinlerimizi evimizde dört duvar arasında geçirmeyi planlıyoruz. Artık, yaşam piramidinin tepesi ve dibi var orta sınıf yok olup gitti. Herkes her şeyin farkında ama istediği kadarını anlamak istiyor. Hiç kimse sesini duyuramıyor. Hiç kimse özgür değil ama özgürmüş gibi davranmaya devam ediyor. Sosyal medyadaki paylaşımlardan dolayı birçok kişi hakkında ya soruşturma açılıyor ya da gözaltına alınıp günlerce alıkoyuluyor. Umut ve gelecek artık sadece kelimelerden ibaret. Hak etmediğimiz yaşam standartları altında eziliyoruz.
Halk, hayat pahalılığı altında ezilirken birilerinin ise keyfi oldukça yerinde. Sanki suyla çalışan makam araçlarıyla oradan oraya dolaşıyorlar. Ramazan ayını geride bıraktık ve bayramı buruk kutladık. Öğrenciler memleketlerine, aileler eş dost ziyaretlerine gidemedi. Emeklilerin cebinde torunlarına verecek bayram harlıkları bile yoktu. Ama sponsorlu iftar yemeklerinin fotoğrafları paylaşıldı, haberleri yapıldı. Sadece Türkiye’deki değil dünyadaki bütün ekonomik sistemler çöküyor. Yoksul halkların isyan etmesine daha zaman var. Benim tahminim bundan iki yıl sonra dünyayı bir kaos ortamı bekliyor. Pandemiden hiç ders alınmadı ve kolay atlatıldığı sanılıyor. Durum çok daha farklı, insanlara söylenmeyen çok şeyler var. Bu günlerde bazı ülkelerin dijital paraya geçmesi bekleniyor. Planlar yapılıyor, Türkiye’de de dijital paraya geçiş planları yapıldığı biliniyor. Bu çok riskli bir durum, dijital sistem kurucuları bir düğmeye basarak istedikleri ülkeyi batırıp istedikleri ülkeyi zengin edebilirler.
İnsanlığın geleceği büyük bir tehlike altında, iklimler değişiyor, dünya tükeniyor, doğanın dengeleri bozuluyor, topraklar verimsizleşiyor, öyle bir gün gelecek ki gezegenimiz üzerinde sadece gıda ve su savaşları olacak. Kısa bir zaman sonra paranın hayatımızda hiçbir önemi kalmayacak. Çok paramız olsa da hiçbir şey alamayacağız. İnsanoğlu tarımsal üretimin hafızasını unutuyor. Binlerce yıl üzerinde yaşadığımız dünyanın geleceğini kırk ya da elli yılda bitirdik. Bu günlerde hayat pahalılığından yakınıyoruz ama önümüzdeki yıl kriz daha da derinleşecek. Bu durum sadece Türkiye’de olan bir durum değil, sadece bizim stoklarımız ve üretimimiz yok yakın zamanda temel gıda ürünlerini de ithal edemeyeceğiz çünkü satmayacaklar. Gıda sektörü çökerse bütün sektörler çöker. Aç bir canlı en tehlikeli canlıdır.
Bu yazıyı yazarken internete düşen bir haber çok dikkatimi çekti. Haberde, Merkez Bankası’nın çalışmasında, tahıl ve yağlı bitkilerdeki fiyat artışlarının yurtiçi yem fiyatlarını, bunun da kırmızı ve beyaz et, yumurta ile süt ve süt ürünleri üzerinde zam baskısı yaratacağı belirtiliyordu. Kısacası dar gelirlilerin en çok tükettiği, ekmek, makarna, un, bulgur ve yumurtaya önümüzdeki aylarda zam gelecek. Bu yaz sebze ve meyve fiyatlarının düşeceğini bekleyenler yanılacaklardır. Gübre, tohum, akaryakıta ve diğer girdilere fiyatlarına gelen zamlardan sonra üretim maliyetleri neredeyse iki katına çıktı. Bu yazı sıkıntılı geçireceğimiz kesin gibi görünüyor. Sonbahar ve kış ayları ise daha zor geçecek. 2023 yılında bizleri daha zor günler bekliyor. Belki seçimler yaklaşırken biraz olsun piyasalar rahatlar ama sonrası durum yine aynı olacaktır. İttifaklar millete pek güven vermiyor. Siyasi söylemler daha sertleşerek çirkinleşiyor. Televizyon ekranlarında sürekli siyasi söylem tartışmaları yaşanıyor. İnsanlar bütün bunlardan bıktı ve çok bunaldı artık. Ama yine de halk çok sabırlı. Kendilerini biraz refaha kavuşturacak bir lider çıkmasını bekliyor. Bekleyip göreceğiz.
YAZARLAR
Yayınlanma: 06 Mayıs 2022 - 10:26
Un, ekmek, makarna, bulgur ve yumurta!..
Bulunduğumuz yerden kıpırdayamıyoruz
YAZARLAR
06 Mayıs 2022 - 10:26
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir