Merhaba Sevgili Okur,
“Kendinizi bir değerle anlatmak isteseniz bu ne olurdu?” diye sormak istiyorum hepinize. Cevaplaması belki kolay, belki zor. Ama düşünülmesi ve önem verilmesi gereken bir soru olduğunu düşünüyorum.
Bu hafta fazlaca değerler eğitimi üzerine okuma ve araştırma yapmış olduğumdan aslında toplumda yaşadığımız birçok sorunun temelinde sahip olduğumuz değerleri ya kaybetmiş olmamızdan ya da değerlere hayatımızda yer açmadığımızdan kaynaklandığını fark ettim.
“Değer” kelimesi ile ifade edilince belki havada kalmış olabilir diye düşünerek yakın zamanda yaşadığım bir olayı paylaşmak isterim. Bir avm de park yeri için park yerinden çıkmak üzere olan bir aracı beklerken dörtlümü yakmış çıkan arabanın yerine geçeceğimi belirtici şekilde aracımı park etmiştim. Ben beklerken karşı taraftan gelen başka bir araç hızlı bir manevra ile girmek için beklediğim aracın park yerine aracını park etti. Sürücünün inmesini bekleyip “pardon, oraya ben park etmek için dörtlümü yakmış bekliyordum ve siz bunu görmenize rağmen aldırmayıp aracınızı park ettiniz “dedim. Karşı taraf yalnızca “ne yapabilirim?, başka yere park edin “ dedi. Evet sevgili okurlar, başka bir yere tabii ki park edebilirim, arada kaybettiğim dakikalar belki o an için önem arz etmeyebilir ama asıl mesele şu ki, NEZAKETSİZLİK ve SAYGISIZLIK. Maalesef karşı tarafta saygı denen değerin olmaması, bencillik yapması sorunun en temel noktası.
Yine empati yoksunu olan davranışlarımız sanırım insanlığın olumsuz davranışlar yüklenmesinden kaynaklanan durumlar yaratıyor. İyi davranışların bireyler üzerinde fazlaca olması için ilk ailede sonrasında erken çocukluk eğitim dönemlerinde değerler eğitimi verilir ve hepimiz bazı değerlerle tanışmış oluruz. Ama zamanla sahip olduğumuz bazı değerler çevresel etkenler ve yaşanılanlar dolayısıyla ya kaybolur ya da kötüleşmeye başlar. Çünkü değerler doğuştan bizimle gelen kavramlar değildir. Sonradan öğrenilen ve benimsenen kavramlardır.
Değerlerinden yoksun olan kişilerin hayata karşı tutumlarında merhamet, vicdan, iyiyi-kötüyü ayırma, sevgi, nezaket gibi durumlar olmadığı gibi her şey onlar için dünyevileşir. Bu tarz bireylerde daha yüksek makamlara gelme, daha çok para kazanma gibi maddi hedefler ön plana çıkar.
Değerlerin olmaması problem davranışları, suça karışmayı, madde bağımlılığını, şiddete, yalan söylemeye, hırsızlığa, kaba davranmaya karşı yönelme ile sonuçlanır. Dürüstlük, saygı, adalet, yardımlaşma, arkadaşlık, iş birliği gibi okula yönelik olumlu davranışlarda çocuklarımız okullarına devam ettikçe artış olduğu gözlemlenir. Sahip olunan bu olumlu davranışlarda bireylerin sosyal duygusal gelişimlerini olumlu yönde etkilediğinden akabinde istenen akademik başarıyı da getirecektir. Benlik algısı, bağımsızlık, girişkenlik, liderlik, problemlerle başa çıkabilme, değişimlere ayak uydurabilme durumları ile kendisini gösterir.
Görmezden geldiğimiz değerlerimizi unutmayalım öncelikle biz yetişkinler olarak bu çerçevede davranışlarımızı olumlu yönde düzeltelim ve çocuklarımıza rol molde olarak ailede değerlerimizin aktarımını etkili bir şekilde sağlamış olalım.
Bu hafta sizlere okul öncesi dönem çocuklarımız için izleyebileceğiniz Da Vinci Türkiye kanalında yayınlanan “Küçük Hanımın Soruları” animasyon filmini izlettirmenizi ve değerlerimizi tanıştırmanızı tavsiye ederim.
Sevgilerimle,
Çocuk Kitabı Yazarı Işık SARAÇ