Kraliçe VII. Kleopatra M.Ö. 51-30 arasında hüküm sürmüş Mısır kraliçesidir. Büyük İskender’in ölümünden sonra Mısır’ın başına geçen Ptolemaios hanedanının son üyesi ve Antik Çağ’ın en tanınmış kadınlarından biridir. XII. Ptolemaios Neos Dionysios’un en büyük kızıdır. Babasının ölümünden sonra erkek kardeşi XIII. Ptolemaios ile evlenerek tahta ortak oldu. İktidara giderek daha fazla ağırlığını koymak isteyince eşi onu Mısır’dan kovdu. Suriye’ye gidip topladığı orduyla makamını geri almak üzeri uğraşırken, Pompeius’un ölümü sebebiyle Mısır’a gelen Julius Caesar mücadele eden tarafları uzlaştırma işini üstlendi. Kleopatra cazibesiyle Caesar’ı öylesine etkisine aldı ki, Caesar, Dio Cassius’un ifadesiyle, hakimi olduğu davada Kleopatra’nın avukatına dönüştü.
Caesar İskenderiye’deyken ve Roma’ya döndükten sonra onunla aynı evde yaşadı, babasının Caesar olduğunu iddia ettiği bir çocuğu oldu. Caesar suikastından sonra, iddiaya göre, tahtı paylaştığı XIV. Ptolemaios’u öldürttü ve oğlu XV. Ptolemaios Caesar ile birlikte tahta geçti. Roma’da oluşan siyasi karmaşa ortamında hangi tarafta yer alacağını bildirmek için Marcus Antonius ile Tarsus’ta buluştu. Appianus’a göre Kleopatra, henüz on beş yaşındayken İskenderiye’de karşılaştığı Antonius’u derinden etkiledi. Tarsus’taki bu buluşmanın ardından Antonius ona aşık oldu ve birlikte Mısır’a döndüler. Antonius Kleopatra’nın isteklerini yerine getiriyor, kaprislerine katlanıyordu. Ona ‘Kraliçilerin kraliçesi’ unvanı verdi, elçilere kendini Osiris onu İsis olarak takdim etti.
Roma’daki siyasi ortam Octavianus ile Antonius’un çarpışma içine girmesini kaçınılmaz kıldığında Octavianus, Antonius’a karşı değil Kleopatra’ya karşı savaş ilan etti. Octavianus’un zaferiyle sonuçlanan Actium Deniz Savaşı’ndan sonra Kleopatra kaçıp İskenderiye’ye döndü. Antonius’un geleceğinin parlak olmadığını düşünüyor, şahsi kurtuluşu için çareler arıyordu. İntihar ettiği haberi göndererek Antonius’un da aynı şeyi yapmasını sağladı. İskenderiye’yi ele geçiren Octavianus ile yüz yüze görüştü ancak cazibesi ona karşı etkili olmadı. Onu etkileyemediğini, kendisini Roma’daki zafer alayında teşhir edeceğini hissedince, muhtemelen zehirli yılanla intihar etti. Oğlu da bir süre sonra öldürüldü.
Antonius ile yaşadığı ilişki nedeniyle edebiyat yapıtlarına konu edilmiş baştan çıkarıcı, hırslı ve entrikacı kadın tipinin Antik Çağdaki en ünlü örneği olmuştur. Plutarkhos onun için “Platon insanları kendi yanına çekmenin dört yolundan bahseder ama o binlercesini bilmektedir” der. Tarihçi Dio Cassius ise onun için” dönemindeki en büyük iki Romalıyı büyüledi ve üçüncüsü yüzünden kendini yok etti” der. Etkili kişiliğinin yanında iktidar hırsıyla da tanınmıştı; ‘Philopator’ (babasını seven) lakabına ‘Philopatris’ (ülkesini seven) lakabını eklemiştir. Ptolemaios hanedanının Mısır’ın yerel dilini bilen ilk üyesidir. Ayrıca pek çok yabancı dil de biliyordu. Plutarkhos’a göre başarısını bakışlarına değil bir müzik aleti gibi kullanabildiği konuşmasına borçludur. Antonius’un kendisine hediye ettiği Pergamon Kütüphanesi’ndeki kitapları İskenderiye Kütüphanesi’ne getirtti. Romalı şairler ondan ‘canavar’, ‘günahkar kadın’ şeklinde bahseder. Bu kötü lakaplarına rağmen Mısır’ın Roma egemenliğine girmesini uzun zaman geciktirmeyi başarmıştır. (Kaynakça: Antik Çağ Sözlüğü)