Telefonuma durmadan mesajlar geliyor. Yeni yıl ihtiyaç kredisi filan... Birileri telefon numaramı bankalara servis etmiş olmalı. Para satanlarda da durmadan bir durumu değerlendirebilme çabası. Malum, yıl başı üstü. Herkesin ihtiyacı var kendine göre. Zaten var olan ekonomik krizi de anlamak için kahin olmaya gerek yok. Bu kredi verenlerin ‘tefecilerin' özellikleri parayı lazım olduğunda vermemeleri. “Size kredi verelim" deyip gezen, yeni nesil gezenti bankacılara; “olur hadi bir bakı verelim hele” deyin. Muhtemelen ya kredi notunuz yetersizdir, ya da oradan buradan bir sürü gider bulurlar. Bu sözünü ettiğim gezenti bankacıların da derdi zaten günlük iş yapma kotalarını doldurabilmek.
_ İnce uçlu şarj aletin var mı?
_ Yok benimki olmaz sana.
_ Şu parayı bozabilir misin?
_ Hayır bozuğum yok.
Zaten biraz bekle. Yirmi yıl kadar filan. Buna gerek de kalmayacak. Görmüyor musunuz? Tefeciler, halkın yastık altına tasarruf olarak koydukları paraya da göz diktiler. Bu yüzden paranın tamamını elektronikleştirmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Salgın hastalıklardan korunmak, temassız iletişim ihtiyacı en çok onların işine yarayacak gibi.
Yılbaşına az kaldı. Yılbaşı kabağınızı aldınız mı? Almadıysanız alın. Kimi dilimlenmiş, kimi bütün olarak her yerde satılıyor. Hele Pazarda... Kıyamet gibi... Pazarda hemen her tezgahın önü turunçgillerden ya da dilimlenmiş bal kabaklarından turuncu renge boyanmış. Dışı farklı renklerde olan, her cins bal kabağının hepsinin de içi aynı renkte. Köylü teyzeler mevsimlik yabani otlarını toplamışlar, kabaklarını dilimleyip koymuşlar önlerine, müşteri bekliyorlar. Soğuk kış günlerinde oturmuşlar tezgahlarının başına, metanetle, müşteri bekliyorlar. İhtiyaçları: günlük giderlerini karşılayabilecekleri yevmiyelerini kazanmak. Dört liraya bir kilo ebegümeci ile karışık labada... Sahi ihtiyaç demişken, bir de ihtiyaç kredisi meselesi var. Benim ihtiyacım ise; iç huzuruyla, güvenle, korkmadan bir dostuma sarılabilmek. Bir çocuğu sevip öpebilmek. Bunun için de kredi var mı acaba tefecilerde. Bakarsınız yeni yıl ile birlikte her şey yoluna girer de huzurlu günlerin kıymetini yürekten bilip, tadını çıkarabiliriz. Sezen Aksu’nun şarkısı gibi olmadı mı “belki şehre bir film gelir bir güzel orman olur... gülümse.’
Bu yıl ailecek gireceğimiz sıcacık bir yıl başı bizi bekliyor. Fuzuli harcamaları, gereksiz aşırılıkları kısıtlayacağız bahaneyle. Ekonominin de harekete ihtiyacı var ama sağlık söz konusu olduğunda gerisi önemsiz. Ha bir de aklıma gelmişken: Heyecan yaşamak için, eğlence olsun diye ikramiye bileti alın ama tepeden gelebilecek bir zenginlik hayaline bel bağlamayın. Zira hem acziyet, hem öz güvensizlik, hem de kolay para tamahkarlığı... Çalışarak, üreterek, emek harcanan yolda herkesin istediğine kavuşabileceğine inanıyorum.
Ne demiş dervişler: “Yola çıkıp varmayan, yoldan çıkıp varan yoktur" kalın sağlıcakla.
_ İnce uçlu şarj aletin var mı?
_ Yok benimki olmaz sana.
_ Şu parayı bozabilir misin?
_ Hayır bozuğum yok.
Zaten biraz bekle. Yirmi yıl kadar filan. Buna gerek de kalmayacak. Görmüyor musunuz? Tefeciler, halkın yastık altına tasarruf olarak koydukları paraya da göz diktiler. Bu yüzden paranın tamamını elektronikleştirmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Salgın hastalıklardan korunmak, temassız iletişim ihtiyacı en çok onların işine yarayacak gibi.
Yılbaşına az kaldı. Yılbaşı kabağınızı aldınız mı? Almadıysanız alın. Kimi dilimlenmiş, kimi bütün olarak her yerde satılıyor. Hele Pazarda... Kıyamet gibi... Pazarda hemen her tezgahın önü turunçgillerden ya da dilimlenmiş bal kabaklarından turuncu renge boyanmış. Dışı farklı renklerde olan, her cins bal kabağının hepsinin de içi aynı renkte. Köylü teyzeler mevsimlik yabani otlarını toplamışlar, kabaklarını dilimleyip koymuşlar önlerine, müşteri bekliyorlar. Soğuk kış günlerinde oturmuşlar tezgahlarının başına, metanetle, müşteri bekliyorlar. İhtiyaçları: günlük giderlerini karşılayabilecekleri yevmiyelerini kazanmak. Dört liraya bir kilo ebegümeci ile karışık labada... Sahi ihtiyaç demişken, bir de ihtiyaç kredisi meselesi var. Benim ihtiyacım ise; iç huzuruyla, güvenle, korkmadan bir dostuma sarılabilmek. Bir çocuğu sevip öpebilmek. Bunun için de kredi var mı acaba tefecilerde. Bakarsınız yeni yıl ile birlikte her şey yoluna girer de huzurlu günlerin kıymetini yürekten bilip, tadını çıkarabiliriz. Sezen Aksu’nun şarkısı gibi olmadı mı “belki şehre bir film gelir bir güzel orman olur... gülümse.’
Bu yıl ailecek gireceğimiz sıcacık bir yıl başı bizi bekliyor. Fuzuli harcamaları, gereksiz aşırılıkları kısıtlayacağız bahaneyle. Ekonominin de harekete ihtiyacı var ama sağlık söz konusu olduğunda gerisi önemsiz. Ha bir de aklıma gelmişken: Heyecan yaşamak için, eğlence olsun diye ikramiye bileti alın ama tepeden gelebilecek bir zenginlik hayaline bel bağlamayın. Zira hem acziyet, hem öz güvensizlik, hem de kolay para tamahkarlığı... Çalışarak, üreterek, emek harcanan yolda herkesin istediğine kavuşabileceğine inanıyorum.
Ne demiş dervişler: “Yola çıkıp varmayan, yoldan çıkıp varan yoktur" kalın sağlıcakla.